Laleli'den Dünyaya Doğru Giden Tramvayda: Üvercinka

Laleli'den Dünyaya Doğru Giden Tramvayda: Üvercinka
  • 1
    0
    0
    0
  • Türk Edebiyatında aşkı kelimelere en iyi aktaran şairlerden biridir Cemal Süreya. Yazdıklarıyla okurlarına yoğun duyular yaşatan Süreya'nın pek çok ölümsüz şiiri olsa da, çıkarmış olduğu ilk şiir kitabına da ismini veren Üvercinka'yı ayrı bir koyarsak hata etmeyiz. Cemal Süreya'nın yaşadığı dönemde İkinci Yeni akımının öncülüğünü yaptığını biliyoruz. Garipçilere tepki olarak ortaya çıkan bu akımın özelliklerine değinmemiz gerekirse; İkinci Yeniciler dili, şiirde bir estetik unsuru olarak görmekteydi. Şiirleri, kapalı ve aynı zamanda imgelerle dolu bir anlatıma sahipti. İşte Cemal Süreya da henüz 25 yaşında yazdığı Üvercinka ile bu bahsettiğimiz anlatım özelliklerini doruklara çıkarmayı başarmıştı. "Üvercinka" kelimesinin ne anlama geldiğine dair ise pek bilgi sahibi değiliz. Bu kelime tamamen Süreya tarafından üretiliyor. İçinde "güvercin" kelimesinin geçiyor oluşu malumumuz. Sonundaki "ka" ekinin "kanat kelimesinden geldiği söylense de, ünlü şairimiz Ataol Behramoğlu bu konuda "Sondaki "ka" Rusça'da küçültme, yumuşatma, sevimlileştirme ekidir. Cemal Süreya bunları düşündü mü, bilmem." diyor. "Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye" Şiir, bu iki mükemmel dizeyle başlıyor. İlk dizede şair; sevgilisinin boynunu, vücudunun en özel yerlerinden biri olarak gördüğünü söyleyerek övgüde bulunuyor. İkinci dizede ise yine boyun, "uzun" sıfatıyla birlikte dayanmanın ve umudu kesmemenin bir sembolü olarak görülüyor. Bu kavramlarla bağdaştırılıyor. "Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında                            Afrika dahil" Giriş dizelerini verdiğimiz kıtanın devamında; "Laleli'den dünyaya doğru giden tramvayda olmak" sözünü görüyoruz. Sevgiliyle yapılan bir yolculukta gidilen yerin hiç önemli olmadığını belirtiyor bize. Devamında da "yüreğin ellenmesi" tabiri kullanılıyor. Yine Süreya'nın oluşturduğu yoğun, kusursuz bir imge. Sevgili, yüreğini eller ellemez sevişmek bütün kara parçalarında bir kez daha yürürlüğe giriyor... Burada da karşı tarafın, şairi etkileme kabiliyetine bir vurgu yapılıyor ve aynı zamanda "bütün kara parçalarında" denilerek aşkın evrenselliğine atıfta bulunuluyor. İmgeler, şiirin geri kalanında da etkisini sürdürüyor. "Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde, her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor." diyor Süreya. Saçın uzunluğunu, saçın canlılığıyla bağdaştırarak her teline bir anlam yüklüyor. Şiirin devamında da sevgilinin ayrı bir havasının olduğunu belirterek onu, soluk almasına anlam katan bir unsur olarak görüyor. Yine sevgilinin, "çalışıp gününü kurtarması" ona katılan ayrı havanın sebebi olarak gösteriliyor ve "güçlü kadın" nitelemesi de yapılıyor. Son kıtaya geldiğimizde de ise, sevgilisinin cesaretine ayrı bir parantez açıyor; "Burada senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajı'nda akşam üstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil" Üçüncü kıtada çalışan kadın üzerinden yapılmış olan "güçlü kadın" vurgusu, burada da devam ediyor ve hürlüğe koşarken cesur oluşu övülüyor. Ardından aklına gelişini yoksulluk ile bağdaştırıyor ve "Afrika hariç değil" diyerek, diğer kıtalardan farklı ama aynı anlama çıkan bir şekilde şiiri noktalıyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.