Filmlerde Nota Tutkusu

Filmlerde Nota Tutkusu
  • 0
    0
    0
    0
  • Müzik, her durumun üstesinden gelmemizi sağlayamasa bile, o kötü şartlara katlanmamızı, dünyaya başka bir açıdan bakabilmemizi sağlaması ve en önemlisi kendimizi ifade etmenin dilsiz bir yolu oluşu ile birçoğumuz için vazgeçilemez bir araçtır. Bir şekilde klasik müziğin cazibesine kapılmış ve hayatlarını değiştirmesine izin vermiş insanlar birçok filme de konu olmuştur. Hayatları notalarla kesişmiş insanların öykülerini anlatan bazı filmleri ve sahnelerden kesitleri sizler için derledik. *Videolar filmlerden birer kesit oldukları için spoiler içerebilirler.* 1. Pianist (2002)

    Roman Polanski’nin İkinci Dünya Savaşının ortasında kalan yetenekli bir piyanistin (Wladyslaw Szpilman) hayatta kalma mücadelesini anlattığı bu film; Szpilman’nın otobiyografisinden uyarlamadır. Soykırımı farklı bir çerçeveden ele alan usta yönetmen, oyuncu kadrosuna kattığı Adrien Brody ile çok başarılı bir performansı bizlere seyrettiriyor.

     “Çok iyi tanınıyorsun Wadek. Biliyor musun? Siz müzisyenlerden iyi suikastçılar olmaz. Siz fazla… Fazla… Müzikalsiniz.”
    2. La leggenda del pianista sull’oceano/1900 Efsanesi (1998) 1900 yılında Virginian adlı yolcu gemisinde piyanonun üzerinde yeni doğmuş bir bebek bulunur. Herkesin sevgilisi olan bu bebek büyüyünce piyano çalmaya ve hayatını o geminin içinde sürdürmeye karar verir. 1900’ün dünyaya yabancılaşması saf ve naif bir biçimde anlatılırken, zekice kurgulanmış sahneler, geminin ruhunu bizlere yansıtmakta başarı sağlıyor.
    “-Senin neyin var? -Elimde değil. Müzik beni ağlatıyor.”
    3. Amadeus (1984) Wolfgang Amadeus Mozart’ın yaşamını, onu en büyük rakibi olarak gören müzisyen Antonio Salieri üzerinden işleyen bu film, bizi opera ve klasik müziğin büyülü dünyasına sokuyor. Eğlenceli ve tutarsız deha Mozart ve onu Tanrının sesi diye anlatan Salieri arasındaki çekişmeli ve eğlenceli sahneler filmde bol bol tebessüm ettiriyor. F.Murray Abraham(Salieri)’ın film boyunca yaşadığı değişimi ustaca bizlere aktarması ve Tom Hulce(Mozart)’un kulakları çınlatan kahkahası filmin en güzel ayrıntılarından.
    "Bunlar bestelerin ilk ve tek taslaklarıydı. Ama üzerilerinde hiçbir düzeltme işareti yoktu. Bir tane bile. Müziği kafasının içinde bitirip kağıda dökmüştü. Sanki bütün o sayfaları biri ona yazdırıyordu. Müziğe gelirsek; hiçbir müzikte olmadığı şekilde sona eriyordu. Bir notanın yerini değiştirseniz değeri azalıyordu. Bir dizeyi değiştirseniz tüm yapı çöküyordu."
      https://youtu.be/1b2pyEvp8ls 4. Immortal Beloved/Ölümsüz Sevgi (1994) Ünlü besteci Ludwig van Beethoven’ın bestelerini yaparken yaşadıklarını, iç dünyasını ve ortaya çıkan gizli mektupları hikayeleştirerek bize sunan bu film klasik müzik şöleni yaşatıyor. Beethoven’ın ölümsüz aşkı ve müziği, Gary Oldman’ın çarpıcı oyunculuğuyla buluşunca ortaya harika bir film çıkıyor.
    “İşte bu böyle..diyor müzik. Olmaya alıştığın gibi değil, düşünmeye alıştığın gibi değil..ama işte böyle..”
    5. Le violon rouge/Kırmızı Keman (1998) 17. yüzyıl İtalya'sından çıkıp üç asır boyunca dünyayı dolaşan gizemli kırmızı renkli bir keman… Filmin açılışını müzayede salonunda yapıp, tarot kehanetleriyle sürdürüyoruz. Tutku, gizem ve yaratımın metaforlarla işlendiği, hikayenin geri dönüşlerle anlatıldığı bu film; sahiplerinin hayatlarını değiştiren kemanı bizlere tanıtıyor.
    “Keman çalmak için güçlü bir kalbe sahip olman gerek.”
    6. Hilary and Jackie/Paylaşılamayan Tutkular (1998) Anneleri tarafından müzik ve dansa yönlendirilen Hilary ve Jackie, çocukluklarından beri birbirleriyle çok iyi geçinmektedir. Büyüdükçe Jackie çello konusunda inanılmaz bir yetenek kazanır. Hilary ise daha mütevazı bir yaşam sürdürmektedir. Şöhrete koşan Jackie’nin hayatı bir hastalık sonucu değişecektir. Ünlü çellist Jacqueline Du Pré' nin gerçek yaşantısını izlediğimiz film, izleyenleri etkisi altına almayı başarıyor.
    “Bu çello sana dünyayı verecek Jackie, sen de kendini ona adamalısın.”
    Buradan 7. Shine (1996) Mükemmeliyetçi bir babanın oğlu olan David Helfgott’un hayatına tanık olduğumuz bu film gerçek bir hikayeden uyarlamadır. Müziğin büyülü dünyası ve babasının katı yüreği arasında sıkışmış olan Avusturyalı piyanistin yaşamı, Brahmaninov’un 3. Konçertosunu çalmayı istemesiyle farklı bir boyut alacaktır. Bol ödüllü bu yapım Geoffrey Rush’ın oyunculuğu ve müziğin etkileyici biçimiyle biz izleyenlere keyifli dakikalar yaşatıyor.
    “Yarın yokmuş gibi çalmalısın.”
      Kaynak: 1, 2, 3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.