İç İçe Senaryoları İle Beyin Yakan 7 Film

İç İçe Senaryoları İle Beyin Yakan 7 Film
  • 3
    0
    0
    1
  • Film seyrederken düşünmeyi, şaşırmayı ve sürpriz sonları sevenler için, izlerken sizi tutup sonuna sürükleyecek ve sonrasında kafanızda soru işaretleriyle baş başa bırakacak, iç içe senaryoları ile klasikleşmiş 7 "beyin yakan" filmi derledik. İşte o filmler:
     
    1.   The Thirteenth Floor
    (1999-Josef Rusnak)
    IMDB:7.0
    Bir gökdelenin 13. katındaki ofislerinde buluşan yüksek teknoloji dehası Douglas Hall ve güzel iş arkadaşı Whitney henüz çok gizli olan, en son yazılımlarını denemektedirler. Olağanüstü bir sanal ortam simülatöründe Douglas, 1930'ların Los Angeles'ına gidip harikulade bir macera yaşamaktadır. Genç adam biraz tehlikeli ve işlerin yolunda gitmediği bir seansı terk edip gerçek hayata döndüğünde tatsız bir sürpriz onu beklemektedir. Şirketin kurucusu ve hepsine ilham veren Hannon Fuller öldürülmüştür. Üstelik hafızasında delikler oluşan Douglas da bir numaralı şüphelidir. İzlerken Matrix’den esintiler bulacağınız aynı yıl yapımlı The Thirteenth Floor  içiçe senaryosu ile izlerken sizi bolca düşündürecek.
     
     2. The Fountain
    (2006-Darren Aronofsky)
    IMDB: 7.3
    21. yüzyılda bilimadamı olan Tommy Creo, ölmek üzere olan kanser hastası eşi Izzi'yi kurtarabilmek için umutsuzca hastalığa çare bulmaya çalışmaktadır.
    Bu sırada Izzi 16. yüzyıl İspanya'sında geçen bir hikâye yazmaktadır. Hikâyede Engizisyon tarafından toprakları elinden alınmakla tehdit edilen Kraliçe Isabella, sadık konkistador Tomás'ı İspanya'yı kölelikten kurtarabilmenin tek yolu olduğuna inandığı Hayat Ağacı'nı araması için Maya ormanlarına gönderir. Hikâye İspanya'da başlayıp Xibalba denilen Nebula'da bitecektir ancak Izzi'nin hikâyeyi bitirecek kadar zamanı olmadığı için Tommy'den hikâyeyi bitirmesini ister.
    26. yüzyılda ise uzay gezgini olan Tom uzaydaki gezintisi sırasında kendisini çok uzun sürelerdir rahatsız eden olayların arkasındaki gerçekleri keşfeder. Bu üç adamın hikâyesi tek ve ortak bir gerçeğe uzanmaktadır.
    Bu konuyu anlaşılması pek kolay olmayan bir yolla işleyen film, izlediğinizde kafanızda çözülmeyi bekleyen soru işaretleri oluşturacak.
    3. Mr.Nobody
    (2009-Jaco Van Dormael)
    IMDB:7.9
    Bay Hiçkimse, 2092 yılında dünyada kalmış son ölümlü olan 117 yaşındaki Némo adlı bir adam. Ölüm döşeğindeki Némo genç bir çocukken bir peronda durduğunu hatırlar. Tren kalkmak üzeredir. Annesiyle birlikte mi gitmeli, yoksa babasıyla mı kalmalıdır? Bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır. Pek çok gezegen, iki ölüm ve sevilecek kadınlar...
    Mutlaka izlemeniz gereken klasikleşmiş film Mr.Nobody’i izledikten sonra seçim yaparken bir kez daha düşüneceksiniz!
    4.  Shutter Island
    (2010-Martin Scorsese)
    IMDB:8.1
    Massachusetts'te suç işlemiş akıl hastalarının tedavi gördüğü adadaki hastanede bir hastanın ortadan kaybolmasıyla ilgili soruşturmayı üstlenen iki polis müdürü kendilerini şiddetli bir kasırganın ve mahkumların ayaklanmasının tam ortasında bulurlar. Daha önce üç filmde beraber çalışan Martin Scorsese, Leonarda DiCaprio ikilisi dördüncü kez işbirliği yapmak için Shutter Island'ta buluştu. İkilinin efsane bir iş çıkardığı Shutter Island, izlerken sizi hızlıca sona sürükleyip sonrasında düşüncelerinizle baş başa bırakacak.
    5.  A Beautiful Mind
    (2001-Ron Howard)
    IMDB:8.2
    Nobel ödüllü Amerikalı matematikçi John Nash'in hayat hikâyesini anlatan biyografik dram filmi. Nash, öğrencilik yıllarından itibaren hayaller görmeye başlar. Mezuniyetinden sonra, zamanla şizofreni olur. Fakat hasta olduğunun farkına varamaz. Bir konferans sırasında aniden bir psikiyatrisin karşısına çıkması ile olaylar zinciri değişir. Hastaneye yatar ve bu nedenle akademik çalışmalarından uzaklaşır.
    Hastalığı kendi çocuğuna zarar vermesine neden olacak noktaya gelince eşi yeniden hastaneye gitmesi gerektiğini düşünür. Uzun süre hasta olduğunu kabul edemese de sürekli gördüğü kız çocuğunun hiç büyümediğini fark eder. Bu durum onun hastalığını kabul etmesini sağlar. Nash, yaşadığı hayali gerçekleri görmezden gelerek onlarla yaşamaya çalışacaktır. Gördüğü tedaviler etkili olmasa da eşi ve eski iş arkadaşlarının desteğiyle her şeye yeniden başlar. Kendi akıl hastalığını yine kendi aklı ile dizginleyerek akademik çalışmalarına yeniden hız verir. Tekrar üniversitede ders vermeye başlar. Sonunda gösterdiği sıradışı mücadeleyle şizofreni ile birlikte yaşamına devam eder. Tarih bu müthiş dehaya, akıl hastalığını yine aklıyla yenerek hayatının geri kalanını bilime adamasından ve hastalığının başlamasından evvel yaptığı buluşlardan dolayı Nobel Ekonomi Ödülü'nü armağan eder.
    En iyi film ve en iyi uyarlama senaryo dalında Oscar sahibi film, izlerken sizlerin de akılları ile oynayacak!
     
    6.  The Prestige
    (2006-Christopher Nolan)
    IMDB:8.5
    Film, 19. yüzyılda hızla değişmekte olan Londra'da başlar. Sihirbazların ileri derecede saygı duyulan ve gizemli kişiler olarak kabul edildikleri bu dönemde, genç sihirbazlar olan Robert Angier (Hugh Jackman) ve Alfred Borden (Christian Bale) şöhret olma yolundadırlar. Angier'in eşi Julia Piper Perabo yaptıkları bir gösteri sırasında kaza sonucu ölünce, Angier olaydan Borden'i sorumlu tutar. Bu olay iki sihirbazın arasında ömür boyu sürecek olan düşmanlık ve rekabetin başlangıcı olur. Bu düşmanlık ve rekabet sürecinde gerçekleşen olayları enfes bir biçimde seyirciye sunan film, türünün akla gelen ilk örneklerinden!
    7.  Inception
    (2010-Christopher Nolan)
    IMDB:8.8
    Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur.
    Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkânsız “başlangıç”ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
    Ancak ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
    Olay yeri ise zihniniz.
    Özgün konusu ile Inception, izlerken zihninizin sınırlarını zorlayacak!
    İyi Seyirler...

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.