Daha annesinin karnındayken nefret ettiği bir mekanizmanın içine doğan Metin; kendisi için neyin iyi olduğunu ondan daha iyi bilen ve o henüz dünyaya gelmeden ortamı hazırlayan kurulu düzeneğe de hayatın kendisine de isyan halinde. keza çareyi eline geçen ilk fırsatı ana rahmine geri kaçmakta buluyor. 


Çünkü belli bir zaman kesitinde belirli bir mekanın içine doğurulup hapsedildiği bu uzamda, benimseyemediği bir toplumun arasında, içselleştiremediği bir hayatı yaşamayı kabullenemiyor.


Aile-anne-baba, okul, sınavlar, ilişkiler, iş güç, para, teknoloji, siyaset, ideolojiler, savaşlar, statükonun partizanı olan toplum denen sürü, tekrarlana tekrarlana anlamını yitiren kelimeler vs vs... tüm bunları taşınacak bir yük, çekilecek bir çile olarak görüyor ve onlara uyum sağlamayı reddedip tamamına rest çekiyor. bunun bedelini de ağır bir yalnızlık olarak ödüyor. 


Modern Türk aile yapısını güzel eleştiri. Sırf kendinden olduğu için çocuğunu sevmekte ve önemsemekte aşırıya kaçan hatta eşini fazlalık ve karşı taraf görmeye başlayan bencil ve narsist anneler, ilişkinin başında aşık olduğu sorunlu eşini insanüstü görerek ne dese köle gibi yapan ve yanından bir an olsun bile ayrılmayıp onu boğan sonra da hayalle gerçeklerin uyuşmadığını görüp eşini görmemek için eve gelmek istemeyecek duruma gelen, çocuğuyla iletişim kurma becerisi olmayan ya da olsa bile mutsuzluktan buna mecali kalmayan ayarsız ve kişiliksiz babalar Türk aile yapısının özeti gibi.