Turgut Uyar'ın Mutlaka Okunması Gereken 10 Şiiri

Turgut Uyar'ın Mutlaka Okunması Gereken 10 Şiiri
  • 12
    0
    0
    0
  • Modernist şiir akımı İkinci Yeni akımının öncülerinden biri olan usta şair Turgut Uyar, kendine has üslubuyla kalplerde yer edinmiş çok önemli bir isimdir. Hayatı boyunca kaleme aldığı sayısız şiiri birçok müzisyene de ilham olmuştur. Bugün sizler için Turgut Uyar'ın mutlaka okunması gereken 10 şiirini derledik. İşte en güzel Turgut Uyar şiirleri...

    10. Akşamüstü Rüyası

    Şimdi gemiler geçer uzaklardan

    Gönlüm güvertede sereserpedir.

    Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek

    Ne biletim ne param ne dostum var

    Pır pır eder yüreğim bakındıkça...

    -Uyan Turgut um, garibim, uyan Bura Terme'dir.

     

    Terme köprüsünden kamyonlar geçer,

    Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar

    Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı

    Cigaramı yakar evime dönerim...

    -Gidin gemiler, gidin

    Vardığınız yerlere selam edin

    Gün olur bütün kaygılardan uzak

    Ben de gelirim...

     

    9. Türkiyem

    Seni boydan boya sevmişim,

    Ta Kars'a kadar Edirne'den.

    Toprağını, taşını, dağlarını

    Fırsat buldukça övmüşüm.

     

    Sen vatanımsın, ekmeğimsin

    Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca...

    Zonguldak'ta 63 numara

    Nazlı sahiller Akdeniz'de.

    Sevdasın ciğerlerimde parça parça

    Yarı kalmış dileğimsin...

     

    Sen Koçhisar'da tuzum,

    Sille'de kızım...

    Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.

    Varmışım çiğ köfte yemeye Adana'ya

    Dadaloğlu'ndan bir koçaklama dilimde:

    - Şu yalan dünyaya geldim geleli...

    Hey vatanım, bacım, sağdıcım, emmim

    Senden bir yara her yerimde.

    Desteye güreşmişim Kırkpınar'da.

    Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,

    Bir akşam vakti

    Dört bardak kırtlama çayla Erzurum'da..

     

    Ardahan'a varmışım yollar uzamış

    Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.

    - Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,

    Beni yakan bir Konyalı kız imiş..

     

    Seni boydan boya sevmişim

    Ta Edirne'ye kadar Kars'tan.

    Taşını, toprağını, yiğidini,

    Fırsat buldukça övmüşüm...

     

    8. Senfoni

    Önce sesin gelir aklıma
    Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
    Güzel olan, dolgun başaklardaki saryşyn sevinçli!
    Sonra cumartesi günleri gelir
    Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
    Bir yağmur yağsa da beraber ıslansak.
    Kırk kere söyledim bir daha söylerim
    Savaşta ve barışta karada ve denizde Düşkünlükte ve esenlikte
    Zamanımız apayrı bize göre
    Yanyana olduk mu elele
    Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
    İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
    Sen yanımdayken ister istemez
    Geniş meydanlarda akşam üstleri
    Üstüste üç kere deniz üç kere çınarlar
    Sen yanımdayken ister istemez
    Uzak ırmakları hatırlıyorum.
    Arasıra düşmüyor değil aklıma
    Yabancı kadınların sıcaklığı
    Ama Allah bilir ya ne saklıyayım
    Yanında ihtiyarlamak istiyorum.

    7. Acıyor

    Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
    Dikey ve yatay mutsuzluktan
    Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
    sevgim acıyor

    Biz giz dolu bir şey yaşadık
    onlar da orada yaşadılar
    Bir dağın çarpıklığını
    bir sevinç sanarak

    En başta mutsuzluk elbet
    Kasaba meyhanesi gibi
    Kahkahası gün ışığına vurup da
    ötede beride yansımayan
    Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
    Öbürünün bir kadından aldığı verem
    Bütün işhanlarının tarihçesi
    Bütün söz vermelerin tarihçesi
    sevgim acıyor

    Yazık sevgime diyor birisi
    Güzel gözlü bir çocuğun bile
    O kadar korunmuş bir yazı yoktu
    Ne denmelidir bilemiyorum
    sevgim acıyor
    Gemiler gene gelip gidiyor
    Dağlar kararıp aydınlanacaklar
    Ve o kadar

    Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
    Sonbahar geldi hüzün
    Kış geldi kara hüzün
    Ey en akıllı kişisi gündüzün
    sevgim acıyor
    Kimi sevsem
    Kim beni sevse

    Eylül toparlandı gitti işte
    Ekim falan da gider bu gidişle
    Tarihe gömülen koca koca atlar
    Tarihe gömülür o kadar

    6. Çok Üşümek

    Bir Kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın

    Urban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızın

     

    Bir Kalır yanık yağlar yataklarda o oteller

    Meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer

     

    O çok yalınç gerçekli gelip gitmeler

     

    Bir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleri

    Bir Kalır Yılgın Adamların hep "Evet" dedikleri

     

    Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız

    Üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız

     

    Tükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün

    Bir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün

    5. Tut Ki Ben

    tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan

    ya da çok iyi bir şiir yazsan

    bir saatin aralıksız işleyişi

    bir çocuğun bir sokak kedisini sevişi

    bilmem ki sanki güzel bir akşam gibi

    onun için her akşamı iyi yaşamalıyım

    yani kıskanılan onu

    demek istediğim hepsi

    4. Bir Gün Sabah Sabah

    Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
    Uykudan uyandırsam seni:
    Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
    Vapur düdükleri ötmededir.
    Etraf alacakaranlık,
    Köprü açıktır henüz.
    Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

    Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
    Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
    Dağ başında beş on haneli köyler,
    Telgraf direkleri yollar boyunca
    Koşuşup durmuş bizle beraber.

    Şarkılar söylemişim pencereden,
    Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
    Biletim üçüncü mevki,
    Fakirlik hali.
    Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
    Sana Sapanca\'dan bir sepet elma almışım..

    Ver elini Haydarpaşa demişiz,
    Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
    Hava hafiften soğuk,
    Deniz katran ve balık kokulu
    Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
    Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

    Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
    -Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
    Saçların dağınıktır, mahmursundur.
    Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
    Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
    Uykudan uyandırsam seni,
    Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
    Fabrika düdükleri ötmededir.

    3. Acının Coğrafyası

    kente kapandık kaldık tutanaklarla belli
    sirk izlenimlerinden seçmen kütüklerinden
    yüzlerimiz temmuzdan ötürü sallanır ve uzar
    ve her köşe bir tuzaktır
    birer darağacıdır her meydan saati
    öğle vaktini kesinlikle gösteren
    oysa hep güçlü dağları görmenin zamanıdır

    çığlığım uzun uzun kalır içimde
    yani güller giyinmiş bir adam nerde ben nerde
    rüzgâr bir dirimi dört yöne bölerken tepelerde
    ve gece duruşmasından yeni çıkmışken
    sabahın terazisi eksik tartar gölgemi

    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    kim gelirse gelsin acıya hep yer vardır
    tutanaklarda duvar diplerinde ve bazı yerlerde
    örneğin çukurova ve mekong köylerinde
    acıdır ağacın gölgesini yapan
    bunu herkes bilir

    kutsal acı besleyen acı sütünü emiyoruz
    yatıyoruz seninle terli döşeklerde
    saati seninle kuruyoruz bir çalar saati
    sen donatıyorsun kalbimizi
    kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
    kendi çoğunluğunu kendi üreterek

    kente kapandık kaldık iki cadde iki alan bir saat
    mutsuzluk acıya varana kadar
    artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi
    öyle bir gölge ki belki çok dardır
    kısa vakitlerinde aceleci akşamın

    artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
    acıya hep yer vardır aramızda
    dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
    bozuk paraları da umutsuzluğu da
    aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
    güneşin yedi renk ayasını

    biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
    şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
    ya da üst üste silah atsan
    kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
    belki değil mutlaka
    ama
    bir tanesi mutlaka kalır.

    2. Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir

    Sizin alınız al inandım
    Morunuz mor inandım
    Tanrınız büyük âmenna
    Şiiriniz adamakıllı şiir
    Dumanı da caba
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız

    Bütün ağaçlarla uyumuşum
    Kalabalık ha olmuş ha olmamış
    Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
    Ama ağaçlar şöyleymiş
    Ama sokaklar böyleymiş
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız

    Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
    Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
    Yangelmişim dizboyu sulara
    Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
    Hiçbirinizle döğüşemem
    Siz ne derseniz deyiniz
    Benim bir gizli bildiğim var
    Sizin alınız al inandım
    Sizin morunuz mor inandım
    Ben tam dünyaya göre
    Ben tam kendime göre
    Ama sizin adınız ne
    Benim dengemi bozmayınız

    1. Göğe Bakma Durağı

    İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından

    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

    Bu evleri atla bu evleri de bunları da

    Göğe bakalım

     

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

    İnecek var deriz otobüs durur ineriz

    Bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya

    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

    Beni bırak göğe bakalım

     

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

    Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

    Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

    Bana dönesin diye bir bir kapattım

    Şimdi otobüs gelir biner gideriz

    Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin

    Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

    Durma kendini hatırlat

    Durma göğe bakalım


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.