Futbol Asla Sadece Futbol Değildir

Futbol Asla Sadece Futbol Değildir
  • 3
    0
    0
    0
  • Britanyalı yazar, Simon Kuper, 90’lı yılların ortalarında futbolun bir oyun olmaktan öte başka ne gibi anlamlar içerebileceğini anlamak üzere yola çıkmış ve sonunda futbol dünyasına farklı bir perspektiften bakmamıza olanak tanıyacak eşsiz bir esere imzasını atmış bir futbol gezginidir. 9 ay gibi kısa bir sürede 22 farklı ülkeye yaptığı seyahatlerinin neticesinde futbol oyununu  dünyanın farklı coğrafyalarında taşıdığı farklı anlamlar, kültür ve insan boyutlarından ele aldığı eserinin isminden de anlaşılacağı üzere kalabalıklara “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” diye haykıran bu büyük futbol yazarı, kitabının hemen başlarında Fransız futbol efsanesi Michel Platini’nin Le Equipe’e verdiği bir demeçten alıntı yapar: “ Bir futbol takımı, bir varoluş şeklini, bir kültürü temsil eder” demiştir Platini.

    Simon Kuper

    Bu gerçekten doğru bir değerlendirmedir. Futbol özünde sonsuz olasılıklar barındıran mükemmel biçimde tasarlanmış farklı stratejik seçeneklerin oyunlaştırılmış bir kurgusudur. Satranca benzer stratejik kurgusu bakımından futbol oyunu, farklı özelliklere sahip oyunculardan oluşan iki takımın sınırları belirli bir alan içerisindeki mücadelesini konu alır. Ancak zorluk seviyesi satranca göre daha fazla becerinin birleşimine ihtiyaç duyar. Zira satranç oyununda kurallar belli ve başlangıçta şartlar her iki taraf için eşittir. Satranç oyunu içerisinde oyunun alt unsurlarını idare eden stratejiye yön veren kuvvet oyunun her iki tarafı için de tek bir kişiden ibarettir ve oyunun gidişatıyla ilgili tüm sorumluluk o kişidedir, hatasıyla sevabıyla başarı ve başarısızlığın sorumlusu da odur. Ne var ki futbol oyununda başarı ya da başarısızlığın sorumluluğunu yüklemek için tek bir kişiyi sorumlu tutmak çok da adil bir yaklaşım olmayacaktır. Çünkü futbolun satrançtan farkı, oyundaki başarının bir kişiden çok farklı bir çok unsurun oyun süresince verdiği ya da vermediği kararlara bağlı olmasıyla ilgilidir.

    Futbol oyunu içerisinde birbirinden farklı roller üstelenen takım oyuncularının, kişilikleri ve motivasyonları bağlamında verdikleri kararlarla ana stratejiye yön vermeleri, saha kenarındaki teknik sorumluya ve kalabalıkların oluşturduğu ambiyansa mükemmel bir şekilde uyumlanmaları beklenir. Bu uyumlanma çabası aynı zamanda, eş zamanlı olarak oyuncuların ortaya koyacakları fiziksel dayanıklılıkları ile birleşerek değişken koşullara göre kollektif kararların oyuncuların birbirlerinden onay almaları beklenmeksizin saniyeler içerisinde uygulanmasıyla zenginlik yaratan bir bütünselliğin oluşmasına olanak tanır. İşte futbolu farklı kılan budur. Bir çok oyundan farklı olarak hayatın kendisine benzeşen yönü, her hareketin ortaya çıkardığı yeni koşullar neticesinde oyuncuları sürekli olarak yeni kararlar almaya yönlendirebilen deneysel bir yaşam kurgusu olma niteliğidir.

    Diğer taraftan, futbolun güzelliğini mutlak başarı için bütünleyici stratejilerin izlenebilir bir performans olarak ortaya dökülmesinde aramalıyız. Bu ifade, özellikle üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir saptama olmasının yanı sıra Türk futbolunun gelişim yolculuğunda önümüzde koca bir engel olarak duran düşünsel eksikliklerimizin de beyanı niteliğindedir. Öyle ki bütünleyici bir yaklaşım çerçevesinde futbol oyunu gibi kompleks bir yaklaşımın çok boyutlu olarak değerlendirilmesi ve her boyutunun birbiriyle ilişkisine doğru açılardan bakabilmek büyük önem arz eder. Örneğin bir futbol takımına harika oyuncuları transfer ettiğimizde başarının geleceğine inanmak isteriz. Oysaki bu inanç sistemi bizleri tamamıyla hatalı bir yere götürebilir. Çünkü Kuper’in dediği gibi futbol asla sadece futbol değildir. İyi futbolcuların bir araya gelmesi demek bu oyuncuların en doğru stratejiyi doğru bir uyumla, doğru bir motivasyonla ve en önemlisi doğru bir liderlik şemsiyesi altında hayata geçireceklerini garanti etmez. Her takımın kendine has bir ekosistemi vardır. Ve bu sistemin içerdiği tüm unsurların birbirleriyle ve her bir unsurun takımın kendisiyle uyumlu hareket edebilmesi başarıyı getirecek anlayışın tam olarak kendisidir.

    Bir futbol takımının bir takım olarak başarılı olabilmesi için iyi futbolculara sahip olmak hedeflenen başarının gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan koşullardan sadece bir tanesidir. Bunun yanı sıra eldeki oyuncu yapısına göre doğru stratejinin bulunması ve bu stratejinin takımın rekabet edeceği kulvarlarda uygulanabilirliğinin olması gerekir. Diğer bir deyişle, takım yapısına göre uygun strateji bulunabilir ancak bu stratejinin oyunun diğer bileşenleri ile uyumunun seviyesi yüksek olmadığı bir çerçevede stratejinin sürdürülebilirliği tehlikeye girecektir.

    Örneğin, ateşli bir taraftar topluluğuna sahip, geçmişi başarılarla dolu ancak bir süredir istediği başarılara ulaşamamış bir futbol takımını ele alacak olursak, kabaca bu taraftar topluluğunun, medya unsurlarının, spor yorumcularının, kısacası o takımı oluşturan elementlerden bir ya da daha fazlasının takımdan beklentisi hızlı bir başarı olacaktır. Bu seviyede bir beklentiye sahip bir takıma kontratak futbolu oynatmak üzere tasarlanmış, savunmayı önceliklendiren bir futbol anlayışını benimsemiş bir oyun aklıyla strateji tasarlamak takımı bütünleyen unsurların birbirileriyle çatışmasına neden olabilir. Ya da kaybettiği prestijini yeniden kazanmak için sabırsızlanan bir takipçi kitlesine sahip böyle bir takımı yöneten bir kişinin, bu başarıya uzun vadede ulaşmak için bir sağlam bir planı olsa dahi bunu doğru bir biçimde olabildiğince şeffaf bir anlayışla bütünü oluşturan tüm paydaşlara doğru şekilde iletmediği bir noktada takımı oluşturan tüm unsurların birbiriyle uyumlanmasını beklemek çok da gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.

    Bu aşamada stratejinin tüm paydaşlar tarafından kabul görmesini sağlayabilmek adına etkin liderliğin bu aşamada ne denli önemli olduğunun özellikle altını çizmek gerekir. Stratejinin paylaşımı ile ilgili olarak takımı oluşturan tüm unsurların bütünleyici bir çerçevede uyumunun sağlanması liderin görevidir. Bir liderin bunu başarabilmesi için takımın doğasını, kültürünü ve insan yapısını en doğru biçimde tahlil edip bütün bunları ortak paydada birleştirmesi gerekir.

    Bugün için çok tartışılan milli takım teknik direktörümüz Stefan Kuntz’un anlamakta zorlandığı nokta bana göre tam olarak budur. Milli takım için teknik direktör tercihinde bulunurken seçim kriterlerimiz arasında bütünleyici düşünebilme becerisi olduğunu hiç düşünmüyorum. Keşke olsaydı. Bugün geldiğimiz noktada Kuntz’un ifadelerinden anlaşıldığı üzere takım oyuncularının gerçek performanslarını sahaya yansıtmadıkları, bu anlamda kurduğu strateji gereği onlardan beklediği verimi alamadığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu görünüm dahilinde Stefan Kuntz’un futbolcuları tek yönlü bir yaklaşımla analiz ettiğini söylemek mümkünüdür. Kuntz’un düşünsel çerçevesi neticesinde futbolcuların istatistiki verilerinin analizi, rakip analizleri çerçevesinde doğru bir strateji kurmuş olduğu kesindir, ancak diğer taraftan takımın kültürel alt yapısı, Türk kültürünün, tarihinin ve sosyolojik bileşenlerinin takım uyumuna ve oyun algısına nasıl ve ne şekilde etki ettiği, taraftar ve medyanın oluşturduğu Türk spor kamuoyunun gerçekliği, geçmişte yaşananlar ve politik oyunlar bağlamında zihinlerde birikmiş ön yargılar gibi bir çok alt unsurun başarıda etkin rol oynadığı söylenebilir. Bugün için milli takım oyuncularının verimsizliğinden konuşulduğu bir ortamda eğer böyle bir durum varsa buna etki eden alt unsurların neler olduğu ve bu alt unsurların birbirleriyle ve takım ile ilişkisi doğru şekilde analiz edilip bu ilişki karmasındaki zafiyetlerin çözümü için harekete geçilebilir.

    Stefan Kuntz

    Bugün için geldiğimiz noktada milli futbol takımımızın yönetsel yaklaşımı çerçevesinde bahsettiğimiz türden bir bütünleyici anlayışın varlığından söz etmek ne yazık ki mümkün değildir. Bundan sonraki süreçte mili takım teknik direktörlüğü görevini kimin yürüttüğünden bağımsız olarak idarecilerin takım olgusunu bütüncül bir çerçevede değerlendirerek, tüm unsurların birbirleriyle uyumlarını tesis ettikleri bir anlayış üzerinden hareket ettiklerini görmeyi umut ediyorum. Strateji, beklenti yönetimi, psikolojik dayanıklılık, iletişim, kişilik analizi, tüm tarafların uyum göstereceği ortak bir plan ve uzlaşılan ortak ilkeler bağlamında Türk futbol kamuoyunu bütüncül bir çerçevede ele alan, tüm kesimlerin görüşlerini tek elde toplayıp herkesin üzerinde uzlaştığı bir hareket planı ile sistem yaklaşımını temel alarak hareket edildiğinde milli futbol takımımızın hak ettiği başarılara ulaşmasının zor olmayacağı kanaatindeyim.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.