Manalı Çocuk Sokağı Cinayeti

Manalı Çocuk Sokağı Cinayeti
  • 4
    0
    0
    0
  • üstü beyaz örtü örtülü eşyalar gördüm
    son piyesimde oynayan kadının göğsünde,
    öyle alımlıydı ki bakışlarındaki şahin
    bir an yüzümü alsam çevirsem yüzünden
    içimdeki filinta rüzgar, o masum hain,
    dudaklarındaki mumları bir bir söndürürdü
    hiç kuşkusuz buna inandım;
    yavaşça kalkıp oturduğum dağdan
    hoyrat yaradılışlı adamların dövdüğü
    güzel asuların yanından geçerek
    ruhumda cemaatsiz kalkan bir cenazenin
    ikindi ezanı
    ruhumda daha ruh bile olamamış bir telaş
    ve nisan gülümsemeli bir ürpertiyle
    elleriyle, bir tek elleriyle bana uzattığı
    balkonlardan
    o hep üstünkörü anılıp unutulmuş balkonlardan
    bir kentin en hırçın su kenarlarına indim.

    bir söz söylesem, söyleyebilsem, cesaret etsem
    yaz sonsuza kadar geri çekilirdi
    yaz sonsuza kadar geri çekilirdi ve
    yazın bıraktığı boşluğu hiçbir mevsim dolduramazdı
    yaza ait ne varsa
    yazı yaz yapan kim varsa, ne varsa
    apaçık ortada kalırdı
    hiç kuşkusuz buna inandım;
    hırpalanmışlığımı anlatmak istedim ona
    eşkıyaların talan ettiği büyüyü
    benden çıkartılıp başkasına taşınan uykuyu
    uykuların oğlu rüyayı, rüyalarımı, oğullarımı
    beni
    beni seslendiren hisleri
    beni çizen, rengimi tayin eden ressamları
    ve beni kaldırım yapan mimarları anlatmak
    ona yalnızca birşeyler anlatıyor olmayı istedim;

    oysa o
    yorgun ve ormansızdı! oysa onun
    bineceği ve uzaklaşacağı atlar hazırdı;
    doğaya takılmış bir nazar boncuğuydu bedeni
    kıvrak
    yeşil
    faziletli
    hala yanmakta olan, hiç sönmeyecek bir cadı;
    suya eğilmiş örümcekti gözleri;
    seven insanın gözleri geçit vermezdi;
    seven insanın gözler, vakte pusu kurardı;
    bir çiçek koparttım avcumdan
    yaklaştım
    yaklaştım
    çiçek beni ona verdi buna kuşkusuz inandım
    ve dedim ki, ve diyebildim ki ona:
    - ben ölüyorum sevgilim
    sen bir el daha oyna!

    böyle gülebileceği aklımın ucundan bile geçmezdi
    aklımın ucunda çocukluğum duruyordu
    hafifçe dokunsam çocukluğuma
    aklımın ucundan aşağı düşecekti
    tutamayacaktım, hakikaten düşecekti
    o orada
    tuhaf, büyük kahkahalar atarken
    annem sıkı sıkıya kavradı babam kesti bileklerimi
    seven insanın gözleri geçit vermezdi;
    seven insanın gözleri vakte pusu kurardı;
    kan olmuş akıyordum
    tüm varlığım kana dönüşmüştü akıyordum
    ben şimdi kim bilir nerelerden nerelere akıyordum
    kurumayacaktım
    kurusam leke olacak hiç çıkmayacaktım
    onun alnına sürülmüş kurban kanı olacaktım
    parmaklarına kanım kına diye yakılacaktı
    bunu istiyordum artık, buna kuşkusuz inandım

    patlattığım tokatla savrulup yığılırken yere
    çekip aldım göğsündeki eşyaların beyaz örtüsünü
    kendi gözlerimle gördüm kendi gözlerimle bunlarla
    kadının göğsünde yatan dişi yılanın ölüsünü
    yılanla boğdum o kadını sonra
    yılanla asıp
    yılanla sarkıttım leşini balkonlardan
    o hep üstünkörü anılıp unutulmuş balkonlardan
    haykırdım!
    haykırdım!
    haykırdım!
    çağrılı olmayan hiç kimse
    gelmesin artık açılışıma!
    gelmesin bir an olsun bile!

    Küçük İskender



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.