Hüseyin Nihal Atsız'dan 7 Can Alıcı Şiir

Hüseyin Nihal Atsız'dan 7 Can Alıcı Şiir
  • 14
    0
    0
    0
  • Hüseyin Nihal Atsız, 12 Ocak 1905'te İstanbul'da dünyaya geldi. Asıl mesleği edebiyat öğretmenliği olan Atsız, Türkçülük Akımı'nın en ateşli savunucularından biri olarak tarihe damgasını vurdu. Onun kaleminden çıkan her kelime, gönülleri adeta bir ok gibi deldi geçti. “Vaktiyle bir Atsız varmış; var olsun" diyor ve sizleri Hüseyin Nihal Atsız'ın kaleminden kağıda dökülmüş olan en can alıcı 7 şiirle baş başa bırakıyoruz. 1. Geri Gelen Mektup

    Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden; Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

    Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...

    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!.. Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlah'ın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın, Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!

    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bahrımdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Edebî özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.

    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler... Hâlâ yaşıyor gizlenerek ruhuma "Kaabil"; İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur, Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!

    2. Topal Asker Ey saçları "alagarson" kesik hanim kız! Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız! Bacağımla alay etme pek topal diye. Bir sorsana o topallık nerden hediye ? Sen Şişli'de dansederken her gece , gündüz Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık; Siz salonda dansederken bizler savaştık. Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız, Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız! Olan iiler dimağını azıcık yorsun! Biliyorum elbisemle eğleniyorsun: Biliyorum baldırını o kadar nazla Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden... Biliyorum:Çünkü bugün su dünyada ben Neyim? Bir hiç... ise güce yaramaz,topal... Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al: Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz! Ey gözünün rengi bana yabancı güzel, Her yolcunun ugradığı ey hancı güzel! Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün. Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur Dolaşırken... Bizde tipi, fırtına, yağmur, Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık; Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık; Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık... Gülme bana bakıp pek, arsız arsız Sen ey dışı güzel,fakat içi çamur kız! Sana karşı haykıranı mecbursun dinle; Bugün hesap göreceğiz artık seninle: Ben cephede geberirken, geride vatan Aşkı ile bin belalı ise can atan Anam, babam, karım, kızım eziliyorken Dağlar kadar yük altında... Gel, cevap ver, sen Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız? Köpek gibi oynaştınız ,fuhşa taptınız! Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda... Ey nankör kız,ey fahişe unutma sunu: Sizin için harbederken yedim kursunu. Onun için topal kaldı böyle bacağım, Onun için tütmez oldu artık ocağım. Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda. Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız, Bu amansız boğuşmada öldü yarımızz, Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız Size şarap oldu sanki... Şehit canımız Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz; Zıpladınız, kudurdunuz arsız, edepsiz!... Gerçi salonlarda "yıldız"dı senin adın, Hakikatte fahişesin ey alçak kadın! Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil sunu: Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu. Omuzunda neden seni fuzûlî çeksin? Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..   3. Yolların Sonu Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden İtler bile gülecek kimsesizliğimize. Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların… Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda. Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda. Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz; Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına. Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin Değişilir topu da bir sokak kaltağına. İster düşün… Kendini ister hayale kaptır… Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların. Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır Sevimli bir hayale açılırken kolların. Ey doğunun alnımı serinleten rüzgarı! Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay! Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları. Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray. O sarayda bulunca tanrılaşan erleri Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek. Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini; “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun!” diyecek. 4. Kahramanların Ölümü (Şehit tayyareci Kurmay yüzbaşı Kami’nin büyük hatırasına) Gerilir zorlu bir yay Oku fırlatmak için; Gece gökte doğar ay Yükselip batmak için. Mecnun inler, kanını Leyla’ya katmak için. Cilve yapar sevgili Gönül kanatmak için. Şair neden gam çeker? Şiir yaratmak için. Dağda niçin bağırılır? Feleğe çatmak için. Açılır tatlı güller Arılar tatmak için. Tanrı kızlar yaratmış Erlere satmak için. İnsan büyür beşikte Mezarda yatmak için. Ve………….. Kahramanlar can verir Yurdu yaşatmak için… 5. Aşkınla Aşkınla senin bunca gönül etmede nale… Uğrunda akan gözyaşımız oldu şelale. Onmaz kara sevdamızı kan söndürecektir… O füsunkar ve güzel gözleri her kalbi deşen Öyle bir nazlı kızın aşkına düştüm ben ki… Ey bir eşi bulunmaz fedakar,mert arkadaş! Kıskandırdın bizi sen,bak ölümün ne kadar şanlı! Arkadaşımızın mert ve şan dolu göğsünde Şehitliğin nişanı kızıl bir gül açıldı…. 6. Bütün Türk Gençliğine I Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset. Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın. Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et; Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın. Iztırap çek inleme… Ses çıkarmadan aşın. Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın; Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın, Tek başına dileğe doğru at salmalısın. Ezilmekten çekinme … Gerilemekten sakın! İradenle olmalı bütün uzaklar yakın, Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın, Ateşe atılmalı, denize dalmalısın. Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan! Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan? Mefkuresinden başka her varlığı unutan, Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın… II Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak, Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin; Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!… Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin. Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla, Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla… Hayata ne biçimde geldinse bir borayla Daha sert bir kasırga içinde biteceksin. KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından, Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından. Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından. Belki öldükten sonra bir parça güleceksin. Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin; ” Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk sıkı giyin. Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin. III Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini, Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına. Işıksız kulübende boranın esişini Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına. Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca; Namert bir el arkandan seni vurur kadınca; Bir gün sabrın tükenir… Silahını kapınca Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına… Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar, Senin büyük derdinden başkaları ne anlar? Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar, Küfür diye bakarlar senin dualarına. Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim, Beraberiz seninle, işte elinde elim. Seninle bu hayatın gel beraber gülelim, Ölümüne , gamına, tipisine, karına… IV Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile, Onu bütün gücünle vuracaksın çağında. Savaş… Bunu tadını ey Türk sen bulamazsın, Ne sevgili yanında, ne baba ocağında… Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara, Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara… Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara “Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında. Siyasette muhabbet… Hepsi yalan, palavra… Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara… Lenin’den bahsederse karşında bir maskara, Bir tebessüm belirsin sadece dudağında. Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar! Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar… Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar? Ruhlarımız buluşur elbet “Tanrıdağı”nda… V. Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin , Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da, Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın, Yorgunluğu gidermek serin bir su başında. Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan? Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan. Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan, Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında. Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın, Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın. Duyguların ölmüştür… Tapınılan bir kızın, Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında. Iztırabı kanına kat da göz kırpmadan iç! Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç… Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç, Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında…. 7. Mutlak Seveceksin Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş; Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş. Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş, Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın... Anlatması imkansız olan öyle bir an ki, Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki... Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki, Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın... Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder... Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver! Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın... Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin... Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin! Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin. Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.