Hindistan'dan Dünyaya Seslenen Bir Güzellik: Tac Mahal

Hindistan'dan Dünyaya Seslenen Bir Güzellik: Tac Mahal
  • 5
    0
    0
    1
  • Günümüzün en çok dikkat çeken ve en çok ziyaret edilen yapılarından birisi olan Tac Mahal, Hindistan’ın Agra şehrinde yer alıyor. Ayrıca kökeninde yatan aşk hikayesi ile beraber oldukça kadim bir tarihi geçmişe de sahip. Anlatalım… Şah Cihan, Hindistan’da hüküm süren Türk-İslam devleti Babürlerin (1526-1858) önemli sultanlarından birisidir. Daha şehzade olduğu 1612 yılında güzelleri güzeli Ercümend Banu Begüm ile evlenir. Delicesine aşık olduğu bu kadına, “Sarayın Mücevheri” manasına gelen “Mümtaz Mahal” unvanını verip onu hayatında yer alan her şeyden üstün tutar. Yıllar yılları kovalarken Şah Cihan hem devletine en parlak dönemini yaşatır hem de Mümtaz Mahal’den tam on dört çocuk sahibi olur. 


    Mümtaz Mahal ve Şah Cihan

    Ömrünün en mesut zamanlarını yaşadığı bu sıralarda ne yazık ki 38 yaşındaki gencecik eşini aniden kaybederek yıkılır Şah. Tam 2 yıl boyunca büyük bir kahırla beraber yas tutar. Neredeyse hiçbir şeyle ilgilenmiyor, adeta sarayında bir hapis hayatı yaşıyordur. Uzun bir düşünce sürecinin sonunda Mümtaz Mahal’in hatırasını görkemli bir şekilde yaşatabilmek için dünyanın en güzel ve en büyük eserlerinden birisini yaptırmaya karar verir. Önüne gelen pek çok projeye burun kıvıran Şah Cihan, İstanbul’a haber göndererek Osmanlı Devleti’nden bir mimar ister. Osmanlı bu isteği geri çevirmeyip Mimar Sinan’ın öğrencileri olan Mehmet İsmail Efendi, Mehmet İsa Efendi ve hattat Serdar Efendi’yi Hindistan’a gönderir.

    Yapımı için hiçbir masraftan kaçınılmayan bu büyük eserin inşaatında toplam 20 bin işçi çalışır. Bunların içerisinde Osmanlı, İranlı, Suriyeli ve Hintli ustalar da yer alır. Mimarlardan oluşan heyeti ise bizzat Şah Cihan yöneterek çalışmaları ve planları yakından takip eder. Yapıda, Orta Asya’da ve İran’daki Timurlu geleneğiyle Hint-İslam türbe mimarisinin mükemmel bir sentezi oluşturulur.

    Beyaz mermer ve kırmızı kum taşı kullanılıp, yaratılan bu tezatlıkla birlikte dikkatler tamamen türbenin üzerine çekilir. Köşelere dışa doğru eğik dört minare eklendikten sonra iç ve dış çevresine hattat Serdar Efendi tarafından Yasin Suresi yazılır. Sol tarafa zarif bir cami, sağ tarafa ise misafirhane ve havuzlarla bezeli bir bahçe yapılarak eserin iç duvarları; yakut, safir, zümrüt, akik, mercan ve inci gibi değerli taşlarla süslenir. 305 metre uzunluğundaki bahçede yer alan çiçekler ve ağaçların güzelliği ile de adeta bir cennet görüntüsü tasvir edilir. Günün ilk saatlerinde pembeye bürünen duvarlar, ilerleyen saatlerde beyaza, dolunay altındayken ise altın rengine dönüşür. Efsaneye göre burada yansıtılmak istenen şey Mümtaz Mahal’in ruh halindeki dengesizliklerdir.

    Yapımına 1632 yılında başlanan bu muhteşem eser, 1652 yılında tamamlanarak insanlığa hediye edilmiştir. Şah Cihan, “Sarayların Tacı” anlamına gelen “Tac Mahal” ismini verdikten sonra Mümtaz Mahal’in naaşını buraya taşıtmış ve ömrünün geri kalanını Tac Mahal’i seyrederek geçirmiştir. Ölümünden sonra da biricik eşinin yanına gömülerek ebedi aşkına kavuşmuştur.  

    “Çok az güzellik, kendisi hakkında söylenenlerden daha güzel olmayı başarmıştır. Bunlardan biri de Tac Mahal’dir.” Pearl S. Buck  

     

    Kaynak: 1, 2 , Engin Beksaç, "Tac Mahal"


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.