Gün Doğumunda İki Yabancı Aşık: Before Sunrise (1995)

Gün Doğumunda İki Yabancı Aşık: Before Sunrise (1995)
  • 4
    0
    0
    2
  • En popüler romantik drama üçlemelerinden biri olan Before Sunrise, bir trende yolculuk yapan iki gencin bir gün içerisinde yaşadıkları aşkı anlatıyor. Predestination ve Gattaca gibi distopya kurgusu üzerine kurulmuş filmlerin vazgeçilmez oyuncusu Ethan Hawke ve Avrupa Sinemasının başarılı oyuncularından Julie Delpy'nin başrollerini paylaştığı filmin koltuğunda, Oscar ödüllü yönetmen Richard Linklater oturuyor. Linklater'ın Before Sunrise/ Before Sunset/ Before Midnight üçlemesinin birçok romantik film arasından sıyrılarak "en iyi" olarak nitelendirilmesinin sebebi, aşkın tasvir ediliş şeklidir. İzleyicinin, mükemmeliyetçilik ve mutlak mutluluk kavramlarının arasına sıkışmamış bir aşka tanık olabilmesi... Film, trende uzun zamandır evli olduğunu öngördüğümüz bir çiftin kavgasına tanık olan Celine ve Jesse'nin, yükselen seslerin ardından birbirlerine gülerek attıkları bir bakışla başlıyor. Eski sevgilisiyle ayrıldığından beri yollarda olan Jesse ve aile ziyaretinden dönen Celine'in yollarının kesiştiği bu trende yaptıkları konuşmalar, ikilinin benzerlikleri ve zıtlıklarıyla üzerine kuracakları ilişkilerinin başlangıcı oluyor.

    Trende Yabancı, Viyana'da Aşık

    Farklı ülkelerden aynı güneşlere bakan iki gezginin bir gecede birbirine duymaya başladığı tutku ve sevginin işlendiği Before Sunrise'da aşk; dış etkenlerden uzak, tamamıyla birbirini tanımaya odaklı iki insanın tesadüfi birleşimiyle işlenmiştir. Kişiler arası diyaloglara odaklanan film olaylar açısından yavaş, durumlar açısından hızlı ilerler. Bilinçli oluşturulmuş bu durumun sebebi, izleyiciyi aşkın saf bir kavram olduğuna inandırmaktır. Zorunluluğa veya mantığa dayalı ilişkilerin çirkinliğine değinerek insanların herhangi bir neden olmadan, sadece birbirlerinin deneyimlerine, varoluşlarına ve kişiliklerine aşık olabileceği anlatılıyor. Jesse geleneklerden uzak, bireyselliğin kişiyi özgürleştirdiğine inanan ve güven problemleri olan bir Amerikalı. Celine ise aksine geleneklerin ve inançların insanları birleştirdiğine inanan, ailesine düşkün, entelektüel ve umut dolu bir Avrupalı. Filmin ilk yarısı çiftin benzerliklerine odaklanırken, diğer yarısı zıtlıklarına odaklanıyor. Aslında bunun en büyük sebebi, uzun yıllardır beyaz perdeye konu olmuş aşk olgusunun çeşitli yapımcılar tarafından gerçek dışı işlenmesi olarak yorumlanabilir. Birbirlerine mükemmel uyumlu, hiç tartışmayan ve mutlu sonla sonsuz mutluluğu yakalamış ilişkilerin var olmadığı -belki de hiçbir zaman var olamayacağı- kurgunun alt metninde gizlidir. Bu nedenle film aşk kavramına optimist yaklaşıyor gibi gözükse de, aslında gayet nötr bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Yaşanacaklar senaryoya bağlı değil de, çiftlere bağlıymış gibi ilerliyor. Aynı şu an yaşamakta olduğumuz hayatta olduğu gibi. Bir sahnede falcı bir çingene oturan çiftin el falına bakmak istiyor. Celine el falını meraklı bakışlarla ve gülerek izlerken, Jesse gözlerini devirerek falcıların insanlara duymak istedikleri klişe şeyleri söyleyerek mutlu etmeye çalıştıklarını iddia ediyor. Celine ise falcının söylediklerinin ilham dolu olduğunu söylüyor. Çünkü bir insana istediği şeyleri yapabilecek potansiyelinin olduğuna inandırmak gerçekten büyüleyici bir şey. Celine, Jesse'nin aksine insanlara ve yapabileceklerine daha fazla inanan bir hayalperest. Sahnelerin arasına serpiştirilmiş samimi ve duygusal müzikler, Viyana'nın çeşitli yerlerinden göz alıcı manzaralar Celine ve Jesse'nin birbirini tanıma yolculuğuna eşlik eden parçalar. Gerçeklikten uzak ve abartılı aşk sahnelerinin yerini, iki gencin birbirini tanıma serüveni alıyor. Politika, ilişkiler, eğitim ve dünyaya dair yaptıkları birçok konuşma, geçtiğimiz 25 yıl boyunca romantik drama sevenlerin akıllarına kazınmıştır. Jesse ve Celine'in aşkını başlatan o meşhur diyalog: ”Bunu söylemediğime pişman olabilirim. Düşün şimdi, bundan yıllar sonra evlenmişsin ve çocukların olmuş. Hayatın monotonlaşmaya başlıyor, kocandan sıkılıyorsun. İşte o gün geriye bakıp hayatına giren adamları düşünüyorsun. Ben de onlardan biriyim. Farz et ki yıllar sonra bana evet demediğine pişman oluyorsun ve yaşayabileceğin şeyleri merak ediyorsun. Şimdi benimle burada trenden in ve hayır dersen neler kaçırabileceğimizi görelim.”  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.