Feminizm ve Yaratıcılığı Birleştiren Ressam: Georgia O'Keeffe

Feminizm ve Yaratıcılığı Birleştiren Ressam: Georgia O'Keeffe
  • 1
    0
    0
    0
  • 20. yüzyılın en büyük kadın ressamı olarak anılan Georgia O'Keeffe, Amerikan modernizmi, soyut sanat ve çağdaş sanat gibi akımlarda çalışmalar üreterek kendine özgü tarzıyla hafızalara kazınmıştır. Yaşadığı dönemlerde kadınlar ötekileştirilip yaptıkları işler ciddiye bile alınmazken Georgia O'Keeffe, resim sanatında kendine bir kapı aralamayı başarmış aynı zamanda kendisinden sonra gelen daha birçok kadın ressama da ilham kaynağı olmuştur. Doğadan ilham alan ünlü ressam, doğayı cinsellik ve kadın kavramları ile başarılı bir şekilde bütünleştirmesi sonucu ortaya çıkardığı başarılı eserleri o dönemin sanat eleştirilerine konu olmuştur. Kadınların yaptıkları işlerin ciddiye alınmadığı o dönemlerde üretmenin zorluğunun yanı sıra annesi verem hastası, babası alkolik ve yedi çocuklu bir ailede büyüyen Georgia O'Keeffe, zorlu mücadelelerle geçen yaşamında yılmayan kişiliği sayesinde sanata tutunmuştur. Ünlü ressam, eğitimini aldığı burslar ve kazandığı ödüllerle karşılamaya çalışmış olsa bile ailesinin karşılayamadığı maddi durumlardan ötürü bir süre ticari amaçlı ressamlık yapmıştır. Yaşamındaki bu zorlu şartlara rağmen kendine güveni her zaman tam, hiçbir şeyi umursamayan yapısı ve her zaman bir arayış içerisinde olması sayesinde birbirinden özgün çalışmalar ortaya çıkarmıştır. Eserlerinde çoğunlukla çiçekleri resmetmeyi seven ressam bunun yanı sıra yöneldiği Uzakdoğu kültürü, kadın ve cinsellik temalı simgeler ve tüm bunları doğayla harmanlayan yaratıcı kişiliği sayesinde ortaya koyduğu eserleri resim sanatına yeni bir soluk getirmiştir. Çiçeklere olan özel ilgisi nedeniyle 'çiçek ressamı' olarak da anılan Georgia O'Keeffe, "Eğer bir çiçeği tıpkı göründüğü gibi resmetseydim, hiç kimse benim çiçekte gördüklerimi göremezdi, çünkü küçük olan çiçeği küçük olarak resmetmiş olurdum. O yüzden kendi kendime dedim ki: Ben kendi gördüğümü resmedeyim, çiçeğin bana ne ifade ettiğini. Ama büyük biçimde resmedeyim ki onu incelemek için zaman ayıranlar şaşkınlığa düşsünler. Bu şekilde çok meşgul New Yorklular'ın bile benim çiçeklerde gördüğümü görmek için zaman ayırmalarını sağlarım." bu sözleriyle birlikte çiçeklere verdiği önemi de açıklamıştır. Kendine özgü üslubuyla dikkatleri üzerine çeken Georgia O'Keeffe, fotoğrafçı aynı zamanda sonradan evlendiği Alfred Stieglitz’in dikkatini de çekmiştir. Alfred Stieglitz’e çektirdiği cesur portreleriyle kadın vücudu, özgürlük ve kadının sanattaki yeri gibi konulara dikkat çekmeye çalışmıştır.  Alfred Stieglitz'in kariyeri boyunca ürettiği önemli çalışmalarının başında Georgia O'Keeffe'in o dönemde sıklıkla bahsedilen portreleri gelmektedir. Son olarak sanatçının tesadüfi bir şekilde bulduğu inek kafasını resmetmesiyle ortaya çıkan başarılı 'Cow's Skull: Red, White, and Blue' adlı eseri bir sürü eleştiriye konu olmasının yanı sıra, o dönem sanat eleştirmenleri tarafından inek kafatasının Amerikalıların güç ve kudretini, boynuzlarını İsa’nın çarmıhına benzetip yine Amerikalıların dinine olan bağlılığını simgelediği yorumlarını getirmişlerdir. Başarılı ressamın bu söylentilere yanıtı ise şu sözleri ile karşılık bulmuştur: "Herhangi bir resme bayraktaki üç rengi boyarsanız, olur size yüce Amerikan kültürü.'' Keyifli Okumalar! Kaynak:1,2,3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.