Fantastik Canavarlar 2: Grindelwald'ın Suçları Mı?

Fantastik Canavarlar 2: Grindelwald'ın Suçları Mı?
  • 0
    0
    0
    0
  • 2001 yılında ''Felsefe Taşı'' ile başlayıp 2011 yılında ''Ölüm Yadigarları'' ile son bulan Harry Potter ve büyülü evreni ile vedalaştığımızı düşünüyorduk. Ta ki spin-off haberi gelene kadar... Rowling, bu evreni - Wizarding World - daha da genişletmek istiyordu. Bu sayede Harry'nin üçüncü sınıftaki ders kitaplarından bir tanesi olan ''Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar''ın yazarı Newt Scamander'ın 1920'lerde New York'ta yaşadığı maceraları konu alan bir film ile çıkıldı karşımıza. 2016 yapımlı birinci film, gerek teknik gerek hikaye açısından beklenenin çok ötesindeydi. Bununla kalmayarak Fantastik Canavarlar'ın 5 filmlik bir ''prequel'' olacağı haberi ile de adeta coştuğumuzu söyleyebiliriz. Ancak uzun zamandır beklediğimiz ikinci filmin coşkumuzu söndürerek bizleri hayal kırıklığına uğrattığını söylemek yanlış olmaz. Yönetmenliğini Zümrüdüanka Yoldaşlığı'ndan beri aşina olduğumuz isim, David Yates'in üstlendiği bu devam filminin konusundan kısaca bahsedecek olursak; Dumbledore'un (Jude Law) eski öğrencisi Newt'i, ABD Sihir Bakanlığı'nın (MACUSA) elinden kurtulan Grindelwald'ın (Johnny Depp) obscurus* olan Credence'a (Ezra Miller) ulaşmasını engellemesi için Paris'e gönderdiğini ve bu sırada yaşananlar ele alınıyor filmde. Senaristliğini J.K.Rowling'in üstlendiği serinin ikinci filmi Crimes of Grindelwald | Grindelwald'ın Suçları, öncelikle isimden eksi puan alıyor. Harry Potter ve Felsefe Taşı, Sırlar Odası, Melez Prens vb. gibi kendine has isimlendirmeler yapan Rowling, bu filmde kolaya kaçarak sıradan bir ismi tercih ediyor. Yazının bu bölümü, filmi henüz izlemeyenler için sürpriz gelişmeler içermektedir. Filmde göze çarpan en olumsuz detayların başında şüphesiz hikayeye zorla serpiştirilen birtakım karakterler oluyor. Harry Potter evreninde en çok sevilen isimlerden biri olan Profesör Mcgonagall'ın yeni filmde yer alacağını duyduğumuzda birçoğumuz sevinç çığlığı atmışızdır. Öte yandan 1935 doğumlu Minerva Mcgonagall'ı 1927 yılında, Hogwarts'ta öğrencilerin peşinden koridorda koştuğu 10 saniyelik bir sahnede yetişkin bir öğretmen olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu durum akıllarda soru işaretine sebep oluyor. Bununla yetinmeyen Rowling, Felsefe Taşı'ndan tanıdığımız ünlü simyacı Nicolas Flamel'i de filme ekliyor. Hikayeye herhangi bir katkısı olmayan ve sadece birkaç komik (!) sahneden ibaret olan bu karakterin neden filmde yer aldığını düşünmeden edemiyoruz. İyimser olmak gerekirse, Nicolas Flamel'in önümüzdeki filmlerde önemli bir rolünün olacağını düşünebiliriz. Birinci filmin sonunda hafıza büyüsü (obliviate) yapılan no magician | muggle Jacob Kowalski'nin (Dan Fogler) hikayesinin bittiğini düşünürken kendisi bu filmde de karşımıza çıkıyor. Queennie (Alison Sudol) ile ilişkilerine devam eden Jacob'ın, Paris'te Newt'in kuyruğuna takıldığını görüyoruz. Rowling, ilk filmde oldukça olumlu geri dönüşler aldığı bu mizahi karakteri, ''pazarlama stratejisi'' ile tekrar önümüze koyuyor. Ancak burada bazı şeylerin tadında bırakılması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Filmi en karmaşıklaştıran detaylardan bir diğerinin ise şüphesiz hikayeye yeni eklenen ve herhangi bir derinliği olmayan karakterlerin olduğunu söyleyebiliriz. Bahsi geçen bu karakterler ile ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Film, en basit ifadeyle ne anlatacağına karar veremeden bitiyor. Bir yandan isminin ''Grindelwald'ın Suçları'' olan filmde Grindelwald'ın müridlerini toplayıp yükselişe geçtiğine yer verirken diğer yandan büyülü yaratıkları da konu alması gerekiyor ki anlatısını Newt Scamander'in üzerinden oluşturan filmin, bu karakterin başından geçen diğer olaylarına da değinmesi gerekiyor. Tüm bunların dışında bir de Credence Barebone faktörünü de unutmamak lazım. Özetle filmin sonunda ''Biz ne izledik şimdi?'' diye sormadan edemiyoruz. Bu durumdan filmin yönetmeni David Yates'i olduğu kadar filmin senaryosunu yazan J.K. Rowling'i de sorumlu tutabiliriz. Kafasındakileri 2 saat 15 dakikalık film senaryosuna sığdırmakta zorluk çekmiş olabileceği ihtimali bir hayli yüksek. Diğer yandan Yates'in de filmde, hikaye ve derinlikten çok aksiyonu ve ajitasyonu ön plana çıkarmayı tercih ettiğini de biliyoruz. Fragmanlarda görüp heyecanlandığımız Kelid Aynası sahnesinin detayı maalesef filmde yer almıyor. Dumbledore'un Grindelwald ile savaşamamasının ona duyduğu aşk yüzünden olduğunu düşünürken ikilinin uzun zaman önce ne olursa olsun birbirleriyle savaşmayacaklarına dair ant içtikleri ''kan büyüsü'' adı verilen sihirli nesneden dolayı olduğunu öğrenmek birçoğumuzu hayal kırıklığına uğratmış olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen filmde dikkati çeken birtakım güçlü unsurların da olduğuna değinmek gerekiyor. Filmin teknik açıdan göz doyurduğunu ve özellikle Grindelwald'ın ABD'den Avrupa'ya sürüldüğü açılış sekansının heyecan verici olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyoruz. Heyecanladığımız bir diğer detayın ise Hogwarts'ı yeniden görmek olduğunu kabul edebiliriz. Bunun dışında Jude Law'ın Dumbledore karakterini canlandırma konusundaki başarısı pek sürpriz olmasa da önemli bir detay olarak yerini alıyor. Soğukkanlılığı ve ucu açık, gizemli konuşmalarıyla ön plana çıkan bu karakterin gençliği olduğuna inandırdı bizi Law. Öte yandan Grindelwald karakterinin Johnny Depp tarafından canlandırılması izleyenleri ikiye bölse de filmdeki son konuşma sahnesinin oldukça etkileyici olduğunu söylemeden geçmek olmaz. Kısacası bu evrenin Harry Potter ile sınırlı kalmayıp genişlemesini ve farklı hikayelere yer verilmesini hepimiz destekliyoruz. Bu nedenle üçüncü filmde Rowling'in ve Yates'in ellerine, yüzlerine bulaştırmayacaklarını umuyor ve yeni filmi heyecanla bekliyoruz.  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.