Erich Fromm'un Sevgi Kuramı

Erich Fromm'un Sevgi Kuramı
  • 1
    0
    0
    0
  •   Erich Fromm “Sevme Sanatı” adlı kitabında sevgi önünde en büyük yanıltıcı sorunların temsil belirtileri olarak gördüğü narsist,mazoşist ve sadist ilişkilerin köküne inmiş, konu olarak işlediği sevgi duygusunu anlatırken de aldatıcı ifadelerden kaçınarak büyük bir disiplin içerisinde amacının sevme sanatını dürüst bir şekilde ele almak olduğunu hissettirmiştir. Sevgiyi hakettiği biçimde ifade etmek istemiştir. Kitabı okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi hissedeceğinize inanıyorum. Sevgi kavramının yazara göre ne anlama geldiğini sizinle bu içeriğimizde paylaşacağım. Erich Fromm kitabında sevgiyi kuram olarak anlatmıştır. Çünkü sevgi ona göre bir sanattır. Peki Erich Fromm'a göre sevme sanatı nedir? Neden oluşur? Neden severiz? İnsan doğal dünyasından ayrılarak hayvansal içgüdülerinin tatmin sınırından uzaklaşmıştır. Artık içgüdüleri onu tatmin etmiyordur. Günümüzde karşılaştığımız sorunlar da bu içgüdülerimizin kalıntılarındandır. Belirsizlikler içinde yaşadığının bilincinde olan insan yalnızlık ve huzursuzluk duyar. Bu duyguları Adem ve Havva mitini örnek göstererek açıklar;
    Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
    Birbirlerini çıplak görme ifadesinden farklı olduklarını farketmelerini ve bu farkındalığın insanın yalnızlık, utanç, huzursuzluk duygusunun tohumu olarak gösterir. Adem ve Havva birbirlerini tanımalıdır. Birbirlerinin farklılıklarını bir bütün olarak sevgiyle birleştirmelidir. Burada yaşadığımız tüketim çağının dayattığı eşitlik kavramını da işler. Hepimizi üretim malı gibi tek tip insanlara dönüştüren algıyı eleştirir. Oysa ki eşitliğin amaç uğruna insanların birbirlerini araç olarak kullanmasına karşı çıkmış bir kavram olduğunu hatırlatır. Ve bu aldatmacanın bizi sürüye katılan koyuna çevirdiğini, birbirimizi tanımamızı sevmemizi engellediğini savunur. Sevgi kadın ve erkekle bir bütündür. Çocuk anne karnından itibaren karşılıksız sevgiyi tadar. Elde etmesine, yaratmasına, etkilemesine gerek kalmayan bir sevgi içinde yaşar. Ama doğası gereği çocuk büyür ve dış dünyaya açılmaya başlar. Artık bu sevgi çocuğu tatmin etmez. Baba sevgisine ihtiyaç duyar. Baba çocuğu denetler, dış dünyaya karşı onu hazırlar. Ve sevgisi hak edilmelidir. Çocuk yetişkinliğe eriştikten sonra iki sevgiyi tatmış özgür bir şekilde dış dünyaya açılma ihtiyacını hisseder. Erich Fromm -sıklıkla kullandığı kavram olan- sevgi yetisi için gerekli ortam olarak görür özgürlüğü. Çünkü özgürlük birey olabilme yolunda önemli bir etkendir. İnsan böylelikle inanç sistemini farkında olarak ve sorumluluğunu alarak yaratır. Erich Fromm’un bahsettiği inanç sistemiyse insanı bütünüyle kapsayan bir kişilik özelliğidir.
    Özgürlüğü, istediğini yapmak olarak değil,insana kendisi olabilmek şansının verilmesi olarak anlamak gerek.
    Eğer çocuk bir yetişkin olduğunda anne ve babadan yeterli sevgi şeklini alamazsa bencillik, narsist, sadizm, mazoşist gibi ilişki sorunlarının bağımlısı olur. Sağlıklı şekilde hissedemez. Ayırt edemez. Bağımlılıklarını hayatının merkezi haline getirir. Sevgi için gereken saygı, alçak gönüllülük, sorumluluk duygularına ve birey olma, olgunluk hallerine sahip olamaz. Varlığını ve bir varlığı gerçekten sevemez.
    Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz.
    Kitapta bahsedilen sevgiyse, biri hariç diğerlerini sevmeyerek ulaşılacak bir yetenek de değildir. Sevgi yetisi evrenseldir.
    Eğer bir kişiye "seni seviyorum" diyebiliyorsam, "sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum" da diyebilmeliyim.
    Alıntıdan anlaşılacağı gibi sevgi nesneyle ilgili değildir. Zaten biz birer nesne değiliz. Sevebilecek insan bulabilme, sevilecek insan olabilme anlayışının yarattığı problem de bu sevgi nesne ilişkisinden kaynaklandığını açıklamıştır. Çünkü bu düşünceye göre önemli olan insanın nasıl sevimli olacağı nasıl sevilecekleridir. Kim olduklarıyla ilgilenmez, sevgi yetisine ulaşmakta engellerle dolu bir döngüye girerler.
    Sevgi, İki insanın birbirlerine varlıklarının özünden bağlanması, her birinin kendisini varlığının özünde yaşamasıyla mümkün olabilir. İşte yalnız bu ‘özünü yaşama’ insan gerçekliğidir, yaşam yalnız burada, sevginin temeli de yalnız buradadır.
    Sevgi formüllerle oluşabilecek bir ilişki olmadığını kitabın en başında vurgulamış, kitabının formül içermediğini de belirtmiştir. Kitabın amacı, sevginin ihtiyaç duyduğu etkenleri kendi kuramıyla açıklamaktır. Kuramına göre sevgi içtenlik ve dürüstlükle yaşanır. Olgun sevgi insanı diğer duygular gibi etken ya da edilgen konumuna sokarak gerçekleşmez.Etkinliktir sevgi. Sanıldığından hassas ve önemlidir. Sevgiye ulaşmanın bireyin varlık amacını hissetmesine yönelttiğini anlatmıştır. Fromm’un “Sevme Sanatı” kitabı sevgi kavramını algılayabilmemiz için donanımlı, akılcı, derin açıklamalarıyla fikirler kurmamızda yardımcı olabilecek değerli bir kitaptır. KAYNAK: Sevme Sanatı/ Erich Fromm 2

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.