Dünya Sinemasını Altüst Eden 8 Üçleme

Dünya Sinemasını Altüst Eden 8 Üçleme
  • 1
    0
    0
    0
  • Yüzüklerin Efendisi, Karayip Korsanları, X-Men ve Star Wars gibi film serileri tartışmasız ki sinema tarihinin başyapıtı sayılabilecek üçlemelerdir. Ancak bu listede size fantastik ya da bilim-kurgu olmayan, hayatın daha derininden duygular hissettirecek, yaşantıları ve gerçekliği sorgulatacak, etkisinden uzun süre çıkamayacağınız sanatsal sinemanın ürünü 8 üçlemeyi derledik. Bu listede göreceğiniz serilerdeki filmlerden bazıları birbirinin devamı niteliğindeyken, bazıları ise yalnızca tematik olarak birbirine bağlanıyor.

    1) İntikam Üçlemesi (Chan wook Park) Sympathy for Mr. Vengeance (2002) Oldboy (2003) Symphaty for Lady Vengeance (2005)

    Güney Koreli yönetmen Chan-wook Park’ın ismini dünyaya duyuran üçleme serisinin ilk halkası 2002 Sympathy for Mr. Vengeance ile başladı. 2002 ve 2003 yıllarında Philadelphia Film Festivali’nin de aralarında olduğu birçok festivalden ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ ödüllerini alan filmin ikincisi Oldboy 2003 yılında vizyona girdi ve Park’ın başyapıtı olarak adını sinema tarihine yazdı. Serinin son filmi, Symphaty for Lady Vengaence ise 2005 yılında seyirciyle buluştu.  Bu seriyle Chan-wook Park hayattaki başka arzuları ve çıkarları tek bir amaç uğruna bir kenara atmayı sağlayan intikam duygusunu dolu dolu anlatıyor. Birbirinin devamı niteliğinde olmayan, ancak birbirine ‘intikam’ temasıyla bağlı olan filmlerde Park Chan-wook’un, sınıf çatışmaları, yolsuzluk, işsizlik ve mafya gibi Kore’nin sosyal ve politik ağrılarına da değindiğini görüyoruz. Vurucu intikam hissi sayesinde sizi koltuğa çivileyecek bu üç filmle Chan wook-Park hem dünya sineması hem de Uzak Doğu Sineması için kült sayılan bir üçleme sunuyor.

    2) Oda Üçlemesi (Ingmar Bergman) Aynanın İçinden (1961) Kış Işığı/Kutsal Törene Katılanlar (1963) Sessizlik (1963)

    Hayatın anlamı, Tanrı’nın varlığı, inançsızlık, ölüm, duygusal yoksunluk gibi şüpheci ve varoluşsal konuların işlendiği bir üçleme görüyoruz bu sefer.  Üç filmin ortak özelliği olan sessizlik ve toplumdan izolelikle Bergman’ın, karakterlerin ruh hallerini izleyiciye yansıtarak izleyiciden karakterle aynı ruh haline bürünmesini istediğini ve bunu başardığını görebiliriz. Tanrı’nın sessizliğini ince ince ören ve sorgulatan Bergman’ın bu serisi sinema tarihindeki en iyi üçlemeler içinde yer alıyor.

    3) Avrupa Üçlemesi (Lars von Trier) The Element of Crime (1984) Epidemic (1987) Europa (1991)     

    Danimarkalı yönetmen Lars von Trier’in bu üç filmi, İkinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkımı, Avrupa temelinde anlatması nedeniyle ‘Avrupa  Üçlemesi’ olarak adlandırılıyor. 3 ‘E’ ile başlayan filmler, farklı senaryolara sahip olsalar da, Avrupa karanlığını derinine işlemesi ve Avrupa’nın savaş merakını travmatik yönleriyle yansıtması ile birbirleriyle bütünleşiyor. Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü ve Teknik Büyük Ödülü de dahil olmak üzere 4 ödül alan serinin son filmi Europa, üçlemenin en iyi filmi ve Lars von Trier’in ilk başyapıtı sayılıyor.

    4) Depresyon Üçlemesi (Lars von Trier) Antichrist (2009) Melancholia (2011) Nymphomaniac (2013)

    Belirli temadaki filmleri üçleme çatısı altında buluşturan Trier’in, en rahatsız edici sayılan filmlerinin yer aldığı üçlemedeyiz. Tarihteki ‘cadı’ figürüne ve ‘şeytanî kadın’ imgesine gönderme yapması nedeniyle eleştirilen filmlerde Kristen Dunst ve Charlotte Gainsbourg'ün oynadığı kadın  ana karakterleri görüyoruz. Uma Thurman ve Stacy Martin'in de karşımıza çıktığı seride Trier, suçluluk, baş etme, hissizleşme, korku ve cinsellik gibi konuları depresyonla bütünleştirerek sınırlarınızı zorlayacak bir film serisi sunuyor.

     5) Üç Renk (Krzysztof Kieslowski) Üç Renk: Mavi (1993) Üç Renk: Beyaz (1994) Üç Renk: Kırmızı (1994)

    Yönetmenliğini Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin, müziklerini ise yine Polonyalı besteci, kompozitör Zbigniew Preisner’in yaptığı seri, isimlerini Fransa bayrağının renklerinden alan 3 filmden oluşuyor. Mavi’nin özgürlüğü, Beyaz’ın eşitliği ve son olarak Kırmızı’nın kardeşliği temsil ettiği 3 filmde Kieslowski kader olgusunu tesadüf ve bilinç üzerinden işliyor. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramlarının ruhanî bir temelden incelendiği üçlemede, temaları farklı olsa da belirli sembollerin kullanıldığı ortak sahneleri görmek mümkün.  Serinin son filmi Kırmızı, The New York Times tarafından tüm zamanların en iyi bin filminden biri seçilirken, filmin müziklerini yapan Preisner, Sezar Ödülleri’nde En İyi Müzik Ödülü’nü aldı.

    6)Yusuf Üçlemesi (Semih Kaplanoğlu) Yumurta (2007) Süt (2008) Bal (2010)

    Her filmin Anadolu’nun farklı bir yerinde çekildiği üçleme, ismini serinin her filminde karşımıza çıkan Yusuf  karakterlerinden alıyor. Üç filmde de ayrı ayrı karşımıza çıkan Yusuf karakterinin aynı karakter değil, Anadolu’nun farklı bölgelerinden seçilmiş rastgele bir Yusuf olduğunu görüyoruz. Yani filmler birbirinin devamı niteliğinde olan hikayeler sunmuyor, Kaplanoğlunun kullandığı metaforlar, tematik olarak Anadolu hayatını anlatmasıyla bütünleşiyor. Bu seriyle Semih Kaplanoğlu Anadolu kırsalının sosyal ve ekonomik hayatını Yusuf karakteri üzerinden işliyor. Nejat İşler, Saadet Işıl Aksoy ve Erdal Beşikçioğlu gibi isimlerin yer aldığı serinin son filmi olan Bal,  60. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü aldı.

    7)Taşra Üçlemesi (Nuri Bilge Ceylan) Kasaba (1997) Mayıs Sıkıntısı (1999) Uzak (2002)

    Nuri Bilge Ceylan’ın kısa film geçmişinden sonra ilk üç uzun metrajlı filminin oluşturduğu üçlemedir. Fotoğrafçı geçmişinin yansımalarını gördüğümüz filmlerde oyuncular Ceylan’ın ailesi, akrabaları ve yakın arkadaşlarıdır. Seri’nin son filmi Uzak, 2003 Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’nü alırken, Nuri Bilge Ceylan’ı uluslararası alanda tanınır bir isim yapmış ve aldığı diğer ödüllerle de Türk sinemasının en fazla ödül alan filmi olmuştur.

    8)Sessizlik Üçlemesi (Theodoros Angelopoulos) Kitara'ya Yolculuk (1984) Arıcı (1986) Puslu Manzaralar (1988) 

    Yunan sinemasının öncü yönetmenlerinden ve sanatsal sinemanın önemli temsilcilerinden biri olan Angelopoulos’un, Vietnam Savaşı, Berlin Duvarı’nın yıkılması gibi önemli tarihsel olayları içeren üçlemesidir. Mitolojik göndermelere ve imgeleme filmlerinde oldukça yer veren yönetmen, bu üç filminde tarihin sessizliği, sevginin sessizliği ve tanrının sessizliği metaforlarını, toplumsal ve siyasal sorunların kendi ruhunda yarattığı düşsel yolculukla birleştirerek izleyiciye yansıtıyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.