Dorian Gray: Estetizm Hayat Kurtarır Mı?

Dorian Gray: Estetizm Hayat Kurtarır Mı?
  • 2
    0
    0
    0
  • Edebiyatla az çok ilgisi olan herkes önemli bir eser olan Dorian Gray’in Portresi’ni duymuş, hatta okuma şansına erişmiştir. Oscar Wilde’ın tek romanı diyebileceğimiz bu kitap, gerçekliğin ufak bir yansımasını aktarır bizlere. Estetik akımla tanınmış yazar, bir adamın kendine aşık oluşunun, daha doğrusu kendisiyle beraber herkesin ona hayran kalışının hikayesini anlatır. Yazıldığı dönemler aydınlatılamamış olsa da artık biliyoruz ki buradaki öykü Oscar Wilde’ın hazin yaşamından bir kesittir. Öyle ki bu hazin yaşam kariyerine ve şaşalı dünyasına son vermiş, onu bir acının içine sürüklemiştir. “Hepimiz çukurdayız ama bazılarımız yıldızlara bakar.” Hoş sohbeti ve kültür birikimiyle aynı zamanda iyi bir anlatıcı olarak tanınan Wilde, yukarıdaki sözünde olduğu gibi yıldızların hayranlığına kapılmış, onları izlemekten kendini alıkoyamamıştır. O yıldızlardan biri de yapısı, naifliği ve hoşluğuyla Lord Alfred Douglas, yani Bosie’dir. Bosie, sahip olduğu yer ve maddi birikimi dolayısıyla fütursuz, hedonizme yatkın biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu açılardan aşık olduğu adamı Dorian Gray’e benzetirken bir nevi onun kibrini de göstermek istemektedir. Onu, dış görünümünü oldukça beğenen ressam Basill sayesinde uyandırmış, kötü anlamda bir içe yöneliş döngüsü başlatmıştır. Esasen insanın kendi görünümüyle yaşadığı bu bencil aşk, mitolojiden beri işlenmektedir. Narkissos’un görüntüsüne kapılıp ölümüne zemin hazırlamasıyla yer yer uyuşan bu romanda yazar, yalnızca deneyimlerini aktarma amacı gütmemiştir hiçbir zaman. Aynı zamanda söylemek istediği bir başka düşünce vardır. O da insanın benliğinin böylesine bir öz hayranlıkla nasıl evrilebileceğidir. Kişinin tabiatının çirkinleşmesi yine kendisi sayesinde olmuştur. “Benim bütün sanatım artık odur.” Sanatını insanlarda, özellikle tek bir insanda toplamayı tercih etmiş olan Wilde, birinin dünyasına olan hayranlığın kişiyi de etkilediğini belirtmektedir. Dorian Gray, romanın başlarında kendisinin farkında değildir, güzelliği övüldükçe barındırdığı şımarıklık içine doğru yönelir ve böylece sonsuz bir şöhret arzusuyla yanıp tutuşmaya başlar. Romanın bu noktası, onun neden yıllara direndiğini de gösterir aynı zamanda. Bu kısır döngü ve hayranlık istemi, yaşadığımız zaman diliminde de büyük bir sorundur. Estetizm olgusuyla bir insanın dış görünüşüne, kişiliğinin kötü yanlarına aldırmadan kapılan Wilde, yalnızca bunun yeterli olmadığını, hatta tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini de zamanın ötesinde bir görüşle istemli veya istemsiz bizlere fısıldamıştır. Hayranlığın sadece dış gözlemle gerçekleşmeyeceği, hatta gerçekleşirse hoş sonuçlara varmayacağı da böylece bir uyarı olarak karşımıza çıkmıştır. Benlik, kendisi ne kadar övülürse o kadar göklere çıkmaya hazırdır bu romanda, bu da gerçekliğin minik bir iz düşümü olarak kabul edilebilir. Estetizm algısı ise barındırdığı sonuçla bir kısır döngüye varır, gördüğü şeyden etkilenen ve onu etkileyen de kendi sonlarını hazırlamaktadır. Elbette bu kesin bir yargı değil, yalnızca romanın içeriğine dair düşünülmüş minik bir teoridir. Özetle birçok kez sinema veya dizilerde canlandırılma şansı bulmuş Dorian Gray, hayattan zevk alışı, bu zevki sonuna kadar kullanma isteminin yanı sıra herkesten kazandığı bolca övgüyle bizlerin de yeni Dorian Gray’ler yarattığımızı, estetik duygular içinden abartılmış hayranlığın yararlı olmaktan ziyade zarar verebileceğini söyler, hatta bağırır. Oscar Wilde, kendi yaptığını bir hata olarak görür mü bilinmez ama onun Dorian Gray’i bizlere üzücü bir örnek vermektedir.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.