Doksanlardan Günümüze Bir Gece: Night On Earth (1991)

Doksanlardan Günümüze Bir Gece: Night On Earth (1991)
  • 2
    0
    0
    0
  • Müzikleri Tom Waits tarafından yapılan, senaryosunu ve yönetmenliğini Jim Jarmusch'un üstlendiği, 1991 yapımı Night On Earth, aynı gece içerisinde beş farklı şehirde (Los Angeles, New York, Paris, Roma, Helsinki) yaşanan "sıradan" olayları konu alıyor. Filmin özgün konusu bir yana, şehirlerle oyuncular arasındaki bağdaştırma eşsiz. Oyuncuların hepsi filmdeki şehirlerle özdeşleşmiş başarılı oyuncular. Winona Ryder, Roberto Benigni, Gena Rowlands, Giancarlo Esposito, Armin Mueller-Stahl gibi döneminde parlayan yıldızlarla böyle bir yapımda iki saatliğine buluşmak ve Tom Waits'in aynı adlı "Waits" albümünden oluşan müzikleri dinlemek izleyen herkesi büyülemiş ve hala da büyülemeye devam ediyor. 1996 yılında İstanbul Film Festivali'nde de izleyiciyle buluşmuş olan Night On Earth, izleyiciler tarafından bir başyapıt olarak adlandırılıyor. Birbirinden farklı beş hikâyeyi konu alan filmin akıcılığı, ironi dolu konuşmaları, mizahi üslubu ve özgünlüğü bizlere bağımsız sinemanın en değerli isimlerinden olan Jarmusch'u hatırlatıyor. Her sahnesinde yönetmeninden ve senaristinden izler bulabildiğimiz bu film, Jarmusch'un Only Lovers Left Alive, Broken Flowers gibi diğer karanlık ve başarılı filmlerine atfedilmiş sanki. Filmde aynı gece içerisinde farklı taksilerin ve farklı şehirlerin sokaklarında yaşanan olaylar anlatılıyor. Beş farklı bölümden oluşan filmin her bir bölümü, tamamen ayrı bir kültürü ve ayrı bir atmosferi temsil ediyor. Filmde o şehrin insanlarının alışkanlıklarını ve sorunlarını anlatırken mizahi bir üslup kullanmış Jarmusch. New York'a yeni gelmiş Alman bir palyaçonun, taksicilik mesleğindeki deneyimsizliğiyle İngilizce öğrenmeye çalışması ve deneyimli bir New Yorklu'dan taksiciliğe ve o şehirde yaşamaya dair dersler almasının komikliği; Paris'te kör bir kadınla bir taksicinin kör olmak, renkleri hissetmek ve cinsellik üzerine yaptığı psikolojik konuşma; Los Angeles'ta taksicilik yapan bir kızın hayalleri için elleriyle bilerek ve isteyerek ittiği mükemmel yaşam (izleyici en çok burada şaşırıyor sanki); Roma'da sakar ve kendinden emin komik bir taksicinin müşteri olarak aldığı piskoposla yaptığı günah çıkarma seansı ve son olarak Helsinki'de taksiye binen üç sarhoşun ve taksicinin acı ve hüzünlerini paylaşmasını izlemek hem mutluluk veriyor hem de üzüntü verici. Müşteri ve şoför arasında geçen diyaloglar ve çatışmalar izleyiciye "Ben de senden birisiyim" demek için tasarlanmış. New York'ta geçen konuşmanın kimsesizliğe, Paris'tekinin yalnız ve farklı olmaya, Los Angeles'takinin asiliğe, Roma'dakinin çocuksuluğa ve saflığa, Helsinki'dekinin ise hüzne ve çaresizliğe yaptığı çeşitli göndermeler ve oyuncuların başarılı karakter çözümlemeleri izleyiciyi ekrana kitleyen özelliklerinden. Küçücük bir taksi içinde ve çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşen olaylar ve diyaloglar insan olmanın önemine, önemsizliğine, iyiliğe ve kötülüğe dair yapılmış aforizmalar gibi. İnsanların polarize üzerine kurulmuş ilişkileri ve farklılıklarının onları birleştirmede en güçlü etken olduğunu anlatan filmin temeli şehirli insanın ruhsal eksikliğinden oluşuyor. Eksikleriyle ve fazlalıklarıyla bir yapboz parçası gibi birleşen insanların öyküleri doğallıkla beyaz perdeye aktarılmış. Filmin en güzel sahnelerinden biri, Roberto Benigni'nin tamamiyle doğaçlama yaparak oynadığı dördüncü bölüm. Tüm bölüm boyunca enerjiyi yüksekte tutmayı başararak hem çok duygusal hem de bir o kadar da komik bir sahneyi mizahi ve teatral bir şekilde sahneleyebilmesi, Benigni'nin oyunculuk kariyerinde unutulmaz bir performans olarak kalıyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.