Dinin İnsan Psikolojisi Üzerindeki Etkisi: Din Psikolojisi

Dinin İnsan Psikolojisi Üzerindeki Etkisi: Din Psikolojisi
  • 0
    0
    0
    0
  • Bir tarafta ucu bucağı belli olmayan, insan hayatını ve insanın içinde var olduğu bu evrenin tüm konularını kapsayan bir bilim; psikoloji... Bir taraf da ise insanın hem dünya hem de ahiret hayatını güzelleştirmeyi amaçlayan bir inanç sistemi; din. Din ile psikolojiye şöyle bir karşıdan baktığımızda ikisinin pek bir ortak noktasını göremeyiz gibi. Biri bilim diğeri ise inanç sistemi der ve ikisini bir ortak payda da buluşturamayız belki de. Ancak bu yazımızda durumun böyle olmadığını göreceğiz. Peki bu yazıda ne okuyacağız? İki konunun, durumun veya olayın ilişkisinde olumlu bir ilişki söz konusu olabileceği gibi olumsuz bir ilişki de söz konusu olabilir. Veya iki noktanın ilişkisi doğru orantılı ya da ters orantılı olabilir. Din ve psikolojinin aralarındaki ilişkide tüm bu varsayımları bir arada var ediyor olabilir mi, buna bakacağız. İki nokta arasındaki ilişkiye göz atmadan önce her iki noktanın da ne olduğunu bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sözlük anlamı itibariyle din, insanların doğaüstü güçlere, kutsal saydıkları türlü varlıklara, tanrılara ya da Tanrı'ya inanma, tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel olgudur. Tanrı'nın insanlar için koydukları kanunlardır din. İnsanların her iki cihanda da doğruyu, iyiyi ve mutluluğu bulabilmelerini sağlamayı amaçlayan ve bunlara ulaşmak içinde insanların yapmak ile yükümlü oldukları ibadetleri olan, insanın fıtraten bir yaratıcıya inanma gücünün getirdiği istekle Tanrı'ya inanmaya din diyebiliriz. Psikoloji ise, bir bireyi, bir topluluğu belirleyen, yönlendiren düşünme, duygulanma, davranış biçimlerinin tümüdür. İnsan davranışlarının ve zihinsel süreçlerinin sistematik ve bilimsel olarak incelenmesine psikoloji denir. Yapılan araştırma ve istatistiklere geçmeden önce iki tanımdan yola çıkarak, dinin de psikolojinin de ilk ortak noktaları önce insan sonra ise insan ruhudur. Din insan ruhunun güzelleşmesini amaçlarken, psikoloji ise bir şekilde iyileşen, kötüleşen veya durumu sabit olan insan ruhunun halini incelemektedir. Din ve psikolojinin birbirleriyle ilişkili olduğunu söylemektense birbirlerine etkilerinin olduğunu söylemek daha doğru olur. Biz ise bu etkileşimin olumlu mu veya olumsuz mu olduğunu inceleyeceğiz. İlk insanın var olmasından itibaren din de, psikoloji de olgularını varlık sahasına çıkarmışlardır. Çünkü her ikisinin de alanı en başta insandır. Tarihi süreçte uzun yıllar öncesinden beri dinin insan psikoloji üzerindeki etkisi konusunda birçok araştırma yapılmıştır. Her araştırma bizlere farklı sonuçlar sunuyor. Aslında tüm araştırmalar iki zıt kutba ayrılıyor. Birincisi dinin insan psikolojisi üzerinde olumlu bir etki yaratarak, ikisi arasında ters bir orantı gösterdiği, ikincisi ise dinin insan psikoloji üzerinde olumsuz bir sonuç doğurarak, ikisi arasında ki ilişkinin doğru orantı gösterdiğidir. Yapılan araştırmaların bir kısmı gösteriyor ki dinin insan psikoloji üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Buna göre din, insanın zihinsel süreçlerini iyileştiren bir yol izlemektedir. Yine yapılan araştırmalar hayatında dine yer veren insanın depresyon ile ilişkisinin ters olduğunu söylüyor. Buna göre; bir kimse dindarlığını arttırdığı sürece depresyondan uzaklaşmış oluyor. Yukarıda da dediğimiz gibi din, insan ruhunu güzelleştirmeyi amaçlayan bir inanç sistemidir. Yapılan bu araştırmalar ise konuya bu açıdan yaklaşıyor. Dindar insanları ve inançsız insanları izleyerek yapılan bu araştırmalara göre, dindar kimse fedakarlık, yardımseverlik, hoşgörü, şefkat gibi duygulara daha hakim oluyor ve bu duygularla hayatını sürdürdüğü sürece hayattan daha iyi sonuçlar elde ediyor. Din, insanda iyi erdemlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Böylece dindar kimse hayatına bu iyi erdemlerle devam ediyor ve çevresindeki insanlarla bu erdemlerle ilişki kuruyor. Durumu psikolojik açıdan inceleyen bilim insanları aynı zaman da biyolojik açıdan da incelemişlerdir. İyi erdemlere sahip olan dindar kimse toplumdan uzaklaşmak yerine toplumla yakınlaşarak ibadetini yerine getirmek amaçlı ibadethaneye gidiyor, yardım kuruluşlarını ziyaret ediyor, bolca beden gücü gerektiren hac ibadetini yerine getiriyor ve oruç tutuyor.. Bakıldığında tüm bunlar bedensel hareket isteyen işlevlerdir. Buna göre dindar bir kimsenin biyolojik sonuçlarının daha iyi sonuçlar verdiği gözlemleniyor. İnandığı yaratıcıdan duyduğu korku ve çekingenlik, cezalandırılma duygusu veya ödüllendirilme duygusu dindar kimseyi yaptığı işlerde iyi ve güzel olanı yapmaya yönlendiriyor. Yine dinin insana öğrettiği sabır, paylaşma duygusu, az ile yetinmeyi öğrenme gibi iyi huylar ile dindar kişi kötülüklerden bedenini ve zihnini uzak tutarak hem kendine hem de çevresine yararlı bir birey haline geliyor. Yine dindar kişinin yaratıcısına dua etme isteği ve dileğinin gerçekleşeceğini düşünmesi kişiye beklemeyi, sabrı ve aynı zamanda ümit etmeyi öğretiyor. Yapılan araştırmalar dindar kimsenin, diğer kişilere göre hastalandığı vakit daha hızlı iyileştiğini veya hastalığa kapılma riskinin daha az olduğunu gösteriyor. Yaratıcısına duygusu sonsuz güven duygusu ile ümitsizlik, karamsarlık ve kaygı gibi düşünce ve duygulardan uzak duran dindar kişi böylelikle depresyona girmiyor. Her hastalığın başı iyi ruhtan geçtiği için böylece inancı sayesinde ruhu iyileşen dindar kimse ise biyolojik olarak da sağlığını korumuş oluyor. Dinin ayrılmaz parçalarından biri olan tövbe ile de dindar kişi daha alçak gönüllü bir kimse olmayı başarabiliyor. Olumsuz sonuçlar veren ikinci araştırmaya göre ise karşımıza tam tersi bir tablo çıkıyor. Bu araştırmalara göre, dinin insan psikoloji üzerinde olumsuz bir etkisi vardır. Ve burada depresyon ile ilişkisinin doğru bir orantı izlediğini görüyoruz. Bilim insanları bu araştırmada bir inanca sahip dindar bir kimsenin ilk araştırma sonuçlarının aksine karamsarlık ve bencillik duygularını taşıdığı sonucuna ulaşıyorlar. İlk araştırma sonuçlarının tam tersi şeklini bu ikinci araştırma sonuçlarında görüyoruz. Yine bu araştırmaya göre, dindar kimse depresyona çok daha kolay girebiliyor. Ve yine dindar olan kişi biyolojik olarak daha çabuk rahatsızlanıyor ve iyileşme süreci ise daha uzun sürüyor. Görüldüğü gibi yapılan iki araştırmanın da sonuçları tamamen birbirine zıttır. Ancak bu sonuçlara rağmen bilim insanlarının çoğunluğu ilk araştırma sonuçlarını kabul ederek araştırmalarına devam etmektedirler. Olumlu sonuçlar veren ilk araştırmadan yola çıkarak bilim insanları hasta bakıcısı veya yakını için bir takım davranışlar öne sürüyorlar. Yani dindar olduğu bilinen ölümcül veya ağır bir hastaya bakan kimsenin, hastaya karşı tavrının nasıl olması gerektiği ve hastaya nelerden bahsetmesi gerektiği gibi sorulara yanıtlar hazırlamışlardır. Uzun maddelerce oluşturulan bu listeden kısaca bahsedecek olursak; bilim insanları refakatçi için ilk başta hastanın inançlarına saygı duyması gerektiğini söylüyor. Saygı duyacak ki empati yaparak ılımlı davranabilecek. Hastaya ona göre "mutluluğun tanımı nedir" sorusu sorulabilir. Hiçbir dinde iyi insanlar için ölmek korkulacak bir şey değildir. Buradan yola çıkarak inançlı hasta bir kimseye yaptığı iyi amelleri hatırlatarak onu kötü bir sonun beklemeyeceği hatırlatılabilir. Hastanın vakitlerini ibadet, dua veya tövbe ile geçirmeyi istemesi halinde buna engel olunmaması gerektiği vurgulanıyor. İnançlı bir kimsenin hasta olduğunda en mutlu anı yaratıcısına kendini yakın hissettiği an olduğu için hastanın ibadet yapmak, dua ve tövbe etmek istemesine mani olunmamalıdır. Hastayı memnun etmek amacı etrafında şekillenen uzun bir listenin özeti bu şekildedir. Bilim insanları dinin insan psikolojisi üzerindeki etkisini araştırmak üzere dindar kimseleri izleyerek bir araştırma ve deney yapmışlardır. Bu çalışmalardan biri olumlu biri olumsuz ve biri de bir etkisinin olmadığı gibi üç farklı sonuca ulaşmışlardır. İlk araştırmaya göre, din insan psikolojini iyi yönde etkilerken ikinci araştırmaya göre de din insan psikolojini olumsuz bir şekilde etkileyerek insanı depresyona sürüklüyor. Çalışmaların üçüncü ve paylaşılan fikir olarak çok az bir kesime ait olan araştırmaya göre dinin insan psikolojisi üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Tüm bunlara rağmen bilim insanlarının büyük bir kısmı ilk araştırma sonuçlarını kabul etmektedirler. Ne kadar biri bilim diğeri ise inanç sistemi olsa da yapılan araştırmalardan görüyoruz ki din ile psikoloji birbirleriyle etkili bir iletişim halindedirler.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.