Buz Tutmuş Cehennem: Wind River (2017)

Buz Tutmuş Cehennem: Wind River (2017)
  • 0
    0
    0
    0
  • Amerikalı senaryo yazarı, yönetmen ve oyuncu Taylor Sheriton, dikkat çeken yapımları Sicario (2015) ve Hell or High Water (2016)'ın hemen ardından 2017 yılında Wind River (Kardaki İzler)'ın yönetmen koltuğuna oturmuştu.
    Jeremy Renner, Elizabeth Olsen, Gil Birmingham, Julia Jones ve Jon Bernthal gibi hem Avengers (Yenilmezler) hem de Twilight (Alacakaranlık) serilerinden aşina olduğumuz yüzlerle güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip olan Wind River, yine yönetmene ait senaryosu ile bir dram/suç filmi olarak karşımıza çıkıyor.
    Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde kısaca, Wyoming eyaletindeki Kızılderili rezervasyon bölgesinde işlenen ve geçmişte bir benzeri yaşanmış olan gizemli bir kadın cinayetinin (Natalie), bölgede yaşayan tecrübeli avcı Cory Lambert (Jeremy Renner) ve FBI ajanı Jane Banner (Elizabeth Olsen) tarafından araştırılması anlatılıyor. Oldukça etkili bir açılış sekansıyla başlayan Wind River, sonrasında ağır ağır ilerleyerek çözülen ve çözüldükçe dramatikleşen bir kurguya sahip.

    "Düşlerimdeki dünyada bir çayır var. Rüzgâr, ağaçların dallarını dans ettiriyor. Gölün üzerine ışık haleleri düşürüyor. Ağaçlar uzun, büyük ve yalnız. Altındaki toprağı gölgeliyor.

    Sevdiğim her şeyin olduğu bu yerin ortasında senin olduğun bütün anıları saklayacağım. Senin seven gözlerinden uzak bir şekilde gerçek dünyanın çamurunda donduğumda ise bu dünyaya dönüp, kendi gözlerimi kapatıp seni tanımanın sade mükemmelliğiyle kendimi avutacağım."

    Geçmişiyle tekrar yüzleşmek zorunda kalan bir babanın, acısını intikama dönüştürme isteğiyle birleşen bu cinayet araştırması, yavaş gelişmesine rağmen Jeremy Renner-Elizabeth Olsen ikilisinin performansları ve korkutucu bir güzelliğe sahip olan doğal mekânlarıyla izleyeni sıkmadan ilerliyor. Belirli bir yaşanmışlığa dayanmasının verdiği etkiyle öngörülebilir bir akışa sahip olan hikaye -film genel seyircinin beğenisini almış olsa bile- bu yönüyle bazı kesimlerce yetersiz olarak eleştirilmiş. Ancak ben bu görüşe katılmıyorum. İlk bakışta filmin türü her ne kadar Fargo tarzı bir polisiye gibi gözükse de ben Taylor Sheriton'ın, seyirciyi zincirleme bir kaosun içinde sürükleyerek kafa açmak yerine aslında ona bir şeyler anlatmak   istediğini düşünüyorum. Bu nedenle de olay akışı, karakterler ve yaşanılan zorlu ve vahşi hayat olabildiğince sade, gerçek bir zemine oturtulmuş. Diğer Amerikan işi dizi ve filmlerde gördüğümüz mükemmel FBI ajanı imajı, genç ve tecrübesiz olduğunun farkında olduğu için sıradan prosedürlere uymayıp Cory Lambert'a işbirliği teklif ederek bölgede kalan Ajan Jane ile yerle bir edilmiş. Bunun yanında bu gibi rezervasyon bölgelerinde yaşanan teknik, güvenlik ve sosyal yardım eksikliklerinin hem yerliler hem de orada bulunmak zorunda kalan görevliler için, tüm ötekileştirilenler adına ne denli büyük trajedilere sebebiyet verdiğinin altı çok iyi çizilmiş. Aslına bakarsanız tamamen beklentilerinizin ne yönde olduğuna bağlı olarak değerlendirilebilecek bir yerde duran Wind River, bol aksiyonlu polisiye bir maceranın peşinden koşma isteği olmayan seyirci için, içerisinde farklı farklı duygular barındıran, birçok konuya getirdiği eleştirel yaklaşımla farkındalık yaratan ve insan olarak tüm kötülüğümüzü sonuna kadar yüzümüze çarpan etkileyici bir iş olarak karşımıza çıkıyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.