Bireyin İç Gelişimini Ortaya Çıkaran Bir Sanat: Tongue-Fu - III

Bireyin İç Gelişimini Ortaya Çıkaran Bir Sanat: Tongue-Fu - III
  • 0
    0
    0
    0
  • Serimizin 1. ve 2. içeriğini okumak için tıklayabilirsiniz.

    Dilinizi Tutun

    Bülbülün çektiği dili belasıdır. Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir. Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez. Bana benden olur her ne olursa, başım rahat eder dilim durursa. Bir bilgeye sormuşlar, ''Bir insanın zeki olduğunu nereden anlarsınız?''. Bilge cevap vermiş, ''Konuşmasından''. Tekrar sormuşlar, ''Peki ya hiç konuşmuyorsa?''. Bilge tekrar cevap vermiş, ''O kadar akıllı insan yoktur ki''. Günlük yaşantımıza dil ve konuşmayla ilgili bunlar gibi daha birçok fıkra ve atasözü yerleşmiştir. Gerçekten de zaman zaman dilimiz yüzünden başımıza hoş olmayan şeyler geliyor. Hepimizin başına sanırım gelmiştir. Söylemememiz gereken şeyi söyleyip daha sonra üzüldüğümüz ve utanç içinde kaldığımız durumlar veya kırdığımız potlar olmuştur. Gerçek konuşma sanatı, sadece doğru zamanda söylemek değil, aynı zamanda söylemememiz gereken şeyi dilimizin ucuna geldiğinde söylemeden bırakmaktır. İnsanlar hakkında kesinlikle kötü konuşmayın. Bu size bir şey kazandırmaz aksine kaybettirir. Örneğin bir iş mülakatına gittiniz. Size daha önce bir yerde çalışıp çalışmadığınız soruldu. Siz çalıştığınızı söylediniz. İşinizle ilgili birkaç sorudan sonra eski şefiniz hakkındaki fikirleriniz soruldu. Sizin işten ayrılmanıza eski şefiniz neden olmuş olsa ve siz haklı olsanız bile eski şefiniz hakkında kötü konuşmak size bir şey kazandırmaz, aksine kaybettirir. Eğer konuşursanız, mülakatçı büyük bir ihtimalle sizin geveze olduğunuzu, ileride belki kendisi hakkında da bu şekilde konuşabileceğinizi düşünerek sizi işe almayabilir. Sizin burada yapacağınız en doğru şey, bu durumda fazla konuşmamak, ciddi olmak, eğer şefiniz hakkında bir şey söylemeniz gerekiyorsa, ''Kendisinden çok şey öğrendim'' deyip olaydan sıyrılabilirsiniz.

    Ne Söyleyeceğinizi Bilmediğinizde Ne Söylemelisiniz?

    Bazen beklemediğimiz bir soruyla karşılaştığımızda ne söyleyeceğimizi bilemeyiz. Veya ani cevaplar vererek daha müşkül duruma düşeriz. Böyle bir duruma düştüğümüzde yapacağımız en doğru şey, karşı tarafa soru yöneltmektir. Örneğin, “Ne demek istiyorsunuz?” bu soru gerçekten çok güzel bir sorudur. Bu soru size neler kazandırır?
    • Bir şeyler söylemiş olmanızı sağlar ve topu karşı tarafa atarsınız.
    • Öfkenizi geciktirir ve sizi ani tepki vermekten alıkoyar.
    • Temelde yatan sorunu ortaya çıkarır ve size gerçek sorun hakkında konuşma fırsatı verir.
    • Zaman kazanmış olursunuz. Bu sayede pişman olacağınız şeyler söylemekten kurtulursunuz.
    • Basit değil zekice bir tepki işlevi görür.
    Bizler de genelde bir sorunla karşılaştığımızda, sorunlara yüzeysel bakıyoruz. Hep basit şeylerle uğraşıyoruz. Sorunun özünü anlamaya ve onun hakkında konuşmaya ve sorunun çözümüne yönelik çaba harcamıyoruz. Yine insanların birbirlerini suçladığı ve hata bulma yarışına dönüşen bir tartışmaya sanırım şahit olmuşsunuzdur. Veya bizzat bulunmuşsunuzdur. Hiç hoş olmuyor değil mi? Çünkü insanlar hep hataları konuşuyorlar ve birbirlerini suçluyorlar. Oysa artık olan olmuştur. Yapılması gereken, hataları konuşmak ve suçlu aramak değil çözümler üzerine odaklanmak ve neler yapılabileceği konusunda konuşmak. Hata değil çözümler bulun! “Sorunlar yerdeki delikler gibidir, kazıp derinleştirebileceğiniz gibi üzerine toprak atıp kapatabilirsiniz de.” Gelin bugünden sonra sorunların üzerine toprak atıp kapatanlardan olalım.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.