Bir Evlilikten Absürt Manzaralar: Küçük Şeyler

Bir Evlilikten Absürt Manzaralar: Küçük Şeyler
  • 0
    0
    0
    0
  • Yarıştığı yurt içi ve yurt dışındaki pek çok festivalde ses getiren ve sinemaseverlerin beğenisini topladığı ilk filmi Babamın Kanatları’yla (2016), tanınan Kıvanç Sezer’in merakla beklenen ikinci uzun metrajlı filmi Küçük Şeyler, festival gösterimlerinin ardından 29 Kasım itibariyle vizyondaki yerini aldı. Sezer’in yazdığı filmin oyuncu kadrosunda ise; Alican Yücesoy, Başak Özcan, Bülent Emrah Parlak, Seda Türkmen, Müfit Kayacan ve Tuğçe Altuğ gibi isimler yer alıyor. Bir ilaç şirketinde çalışan Onur ve öğretmenlik yapan Bahar, orta sınıfa mensup beyaz yakalı genç bir çifttir. Boş zamanlarında kendileriyle benzer hayatlara ve alışkanlıklara sahip olan, arkadaşlarıyla bir araya getiren çiftin ilişkisi Onur’un işten atılmasıyla çatırdamaya başlar. Bu süreçte Onur’un, halüsinatif etkileri olan bir antidepresan ilaca bağımlı olması da işleri daha ilginç ve içinden çıkılmaz bir noktaya sürükler. Kıvanç Sezer, ilk filmi Babamın Kanatları’nda inşaatlardaki iş kazası adı altındaki iş cinayetlerine kamerasını çevirerek, ilerleyen yaşına rağmen inşaatlarda çalışmak zorunda olan kanser hastası İbrahim özelinde inşaat sektörünün karanlık ve kirli yüzüne sosyal gerçekçi bir bakış atmıştı. O zamanlarda da röportajlarında inşaat konusuyla ilgili tematik bir üçleme yapmayı düşündüğünü söyleyen sinemacının, serinin ikinci parçası olan Küçük Şeyler’de sinema dilinde keskin bir değişiklik yaptığını söylemek gerekiyor. İlk filminde anlattığı öyküye uygun bir şekilde iddiasız, hareketli kamera çekimlerini kullanarak bilinçli olarak ‘kirli’ bir estetik oluşturan Sezer, yeni işinde beyaz yakalı genç çifti anlatırken tam tersine sabit planların sıkça kullanıldığı, planlı ve steril bir tarz seçmiş. Filmin, Nuri Bilge Ceylan’ın açtığı kapıdan, hoyratça geçen genç sinemacıların birbirinden pek ayrışmayan taşra anlatıları arasındafarklı bir konuma oturduğu söylenebilir. Konusu ve yaklaşımı itibariyle son yıllarda üretilen Rüzgarda Salınan Nilüfer (2016) ve Albüm (2016) gibi filmlerle akrabalık kurduğu söylenebilir. Sezer’in, bu şehirli orta sınıf öyküsünün altında, aslında çiftin ilişkisinin geçirdiği değişimle ve ufak çatırdamaların ardından gelen yıkımla ilgilendiği söylenebilir. Küçük Şeyler, karikatürlerden dizilere ve filmlere kadar pek çok mecrada defalarca gördüğümüz beyaz yakalı esprilerinden (yabancı sözcük kullanımında ifrata kaçma, komik şirket içi etkinlikleri, ev ziyaretlerinde yapılan saçma ve samimiyetsiz sohbetler vb.) ziyade kameranın Onur ve Bahar’ın dönüşen ilişkisine döndüğü anlarda kıymet kazanıyor. Onur, kullandığı ilacın da etkisiyle dünyadan koparken ve gittikçe çocuklaşırken Bahar, mesleğinin de etkisiyle ipleri ele alıyor ve otoritesini sağlamlaştırarak ebeveyn konumuna geçiyor. Burada her erkek biraz çocuktur ve eve parayı getiren ailenin direği olur gibi toplumda yerleşmiş düşünceler de akla geliyor. Eski Yeşilçam filmlerinde ve yerli dizilerimizde yer yer komedi yer yer dram unsuru olarak kullanılmasının aksine, güçlenen kadın ne şeytanlaştırılmış ne de mizah unsuru hâline getirilmemiş. Bu gerçekçi temsilde, zamanımıza uygun modern bir filmden beklediğimiz şekilde, her iki karaktere de eşit ve yargılamayan bir gözle bakılmış. Yapımın biçimi ve mizah tarzı açısından benzeştiği yakın dönem Yunan ve Roman filmlerinin aksine, ana karakterlere mesafeli bir üslupla yaklaşılmayıp cezaları kesilmeye çalışılmamış. Başrolleri paylaşan Alican Yücesoy ve Başak Özcan da filmin komedi ve dram arasında gidip gelen yapısına uygun performanslar sergilemişler. Küçük Şeyler, Türk sineması açısından pek parlak geçmeyen sezonun en iyi yerli filmlerinden biri olarak sinemada izlenmeyi hak ediyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.