Bir Dahinin Gizli Dünyası: Salvador Dali Müzesi

Bir Dahinin Gizli Dünyası: Salvador Dali Müzesi
  • 0
    0
    0
    0
  • "Efendim iyi ressam olmak çok kolaydır. Sadece iki şartı vardır. Birincisi İspanyol olmanız gerekir. İkincisi adınızın Salvador Dali olması gerekir."

    Sürrealizm, sanatın ve sanatçıların yoğun olarak barındığı ülke olan Fransa'da ortaya çıkmış ve buradan hızlıca tüm dünyaya, sanata ve benliğimize ulaşmıştır. Ortaya çıktığı günden beri tartışma konusu olan bu akımın gayesi ise tek kelimeyle açıklanmıştır: duygular. Sürrealizm, gerçeküstü bir akım olarak duygulara, bilinçaltına ve hayallere göre yeşeren bir tohum olarak dünyamıza girmiştir. Bugüne kadar bu tohuma en çok su verip besleyen isim ise şüphesiz ki Salvador Dali'den başkası olamamıştır.

    "Sürrealizm yıkıcıdır, ama yalnızca vizyonumuza sınırlar koyan prangaları yok eder."

    Salvador Dali, 1904 yılında İspanya'nın Figueras şehrine yakın bir köyde dünyaya gözlerini açmış ve 85 yıl yaşadığı ömrüne başarıyı, aşkı, sanatı, resmi, şöhreti ve tabii ki deliliğini de sığdırmayı başarmıştır. Dali, henüz 6 yaşındayken vefat eden erkek kardeşinden yaklaşık 9 ay sonra dünyaya gelmiştir. Ölen abisiyle ortaklaşa kullandıkları bir şey olmuştur: isimleri. Aile, ölen çocuklarının ardından doğan yeni bebeğe de Salvador adını uygun görmüş ve bu isim benzerliği bazen Dali'yi ölen çocuklarının yerine koyma durumuna sebebiyet vermiştir. Daha çocuk yaştayken gördüğü bu tavırlar onun yaşamında büyük etkiler yaratmış, ileride herkesten sivrilmesinin temellerini atmıştır. Babasıyla ilişkisi her ne kadar zayıfsa annesiyle de bir o kadar iyi geçinmiş ve onu hep yüceltmiştir. Daha sonradan sevdiği insanlar listesi kabarmaya başlamıştır çünkü dünyaya bir kız çocuğu, yani kardeşi gelmiştir: Ana Maria. Aile ilişkileri kısmen iyi giderken hayatında yeni bir ışık olarak resim doğmuştur. Annesi, oğlunun yeteneğini fark edince onu hemen bir kursa yazdırmış ve böylece hayatta en sevdiği kişi onu en iyi yapacağı şeyle buluşturmuştur. Bu sırada eğitim hayatına devam eden Dali, bir yandan resimleriyle uğraşmaktaydı. Hayatını bu şekilde sürdürürken hayatında onu hüzne boğacak ilk ve en acı haber gelmiştir. Annesi vefat eden sanatçı, bunu bir türlü sindirememiştir. Çok sevdiği annesinin vefatının üstünden henüz çok geçmeden babası teyzesiyle evlenince babasıyla kurduğu ilişkisi hepten bozulmuştur. Eğitim hayatı da yolunda gitmeyen Dali, 1926 yılında Paris'e taşınmıştır çünkü onu artık ülkesine bağlayan bir şey kalmamıştır.

    “Tuhaf değilim. Sadece normal değilim."

    Artık sanatın kalbine yani Fransa'ya gelmiştir ve burada hayatı boyunca onu en çok etkileyen ve kendinden sonra en başarılı bulduğu ressamla tanışmıştır: Pablo Picasso. Onunla tanıştıktan sonra eserlerinde Picasso'nun etkilerini görmek mümkündür. Kendinden sonra bir diğer saygı duyduğu ve beğendi isim ise Sigmund Freud olmuştur. Bu iki isimden daha çok sanatına sadece bir kişi en büyük etkiyi göstermiştir. O isim de hayatının tek aşkı Gala'dır. Dünyanın en çok konuşulan, en sıra dışı aşkına ve ilişkisine sahip olmuşlardır. Fransa'da tanıştığı bir arkadaşının eşi olan Gala'yı daha gördüğü ilk anda aşık olmuştur ve onunla kalmasını istemiştir. O günden sonra birbirlerinden hiç ayrılmamışlardır. Ama bu ilişkiye ailesi ve yakın çevresi destek olmamıştır çünkü Gala, Dali'den 10 yaş büyüktür ve bu durum o zamanlarda hoş karşılanmamıştır. Babasıyla neredeyse bağları tamamen kopan sanatçının artık çok iyi anlaştığı kız kardeşiyle de arası bozulmuştur. Hatta önceden kardeşini resmettiği tablolarından ağzını ve yüzünü tamamen silip resimlerini bile değiştirmiştir. Gala ile tanıştıktan sonra hayatı tamamen değişmeye başlamıştır, artık tanınan ve aranan bir ressam haline gelmiştir. Paraya ve üne kavuşmuşlar, yıllarca birlikte çalışmışlar ve hatta tablolarındaki en ünlü mankeni bile hep Gala olmuştur. Ona duyduğu aşkı boyalarıyla bütünleştirmiştir. Bu aşk Gala'nın vefatına kadar devam etmiştir. Hayatındaki en acı ikinci haberi de böyle almıştır: Gala'nın ölümüyle. O günden sonra neredeyse hiç resim yapmamış ve kendini kapamıştır. Takvimler 1989 yılını gösterdiğinde ise kalp yetmezliğinden dünyamızı terk etmiştir.

    "Gerçek bir sanatçı ilham alan değil, başkalarına ilham verendir."

    Tüm bu hikayeleri anlatmamızın en büyük nedeni ise şimdi bahsedeceğimiz eşsiz bir müze olan Salvador Dali'nin evidir. Yaklaşık 4000 esere sahip olan bu müze sizi alıp bambaşka alemlere sürükleyecek ve o dahilik ile deliliğin arasında kaybolmanızı sağlayacak. İspanya'da bulunan bu yere sadece müze demek belki de haksızlık olacak o yüzden buraya koyacağınız ismi hayal gücünüze bırakmayı tercih edeceğiz. Yaşadığı yıllar boyunca herkesten ve her şeyden ayrışan bir ismin kendi elleriyle hayat verdiği bu eserleri mutlaka yerinde görmenizi öneririz ama öncesinde ufak bir ön izlemesiyle sizi baş başa bırakıyoruz. Şimdi onu kelimelerle değil boyalarıyla ve el emeğiyle tanıma zamanı. İşte Salvador Dali'nin ilmek ilmek işlediği harika evi. Keyifli okumalar.

    1) Yağmurlu Arabası

    Siyah bir Cadillac marka araba ve yağmur... Bu ikisi birbirine nasıl bağlantılı demeyin, burası büyülü ve eşsiz bir müze olma özelliğine sahiptir. Müzeye girdiğiniz ilk anda sizi koca bir avluda karşılayan bu eser bildiğiniz arabalara benzemez. Salvador Dali'nin arabasında işler tersinden işler ve yağmur arabanın içine yağar.

    2) Mae West 

    Bir iki parça ilginç eşya tasarımı sanabilirsiniz ama yanıldığınızı hemen söyleyelim. Mae West, Dali'nin çok sevdiği Amerikalı bir sanatçı dostudur. Bu oda ise ona yaptığı bir jesttir. Odada bulunan eşyalara birazcık yukarıda bulunan bir mercekten bakıldığı zaman hayranlık uyandıran bir görselle karşı karşıya kalırız: Mae West'in yüzüyle.

    3) Abraham Lincoln Tablosu

    Buradan bakılınca küçük göründüğüne bakmayın, eser bir başyapıt niteliğinde. Müzedeki gezinizin ortalarına doğru büyük bir avluda sizi karşılayan bu tablo zamanın ötesinde, evrensel bir yapıttır. Resimde bir erkek figürü görürüz, bu erkek figürü Amerikalı siyasetçi Abraham Lincoln'dür. Bu erkek tasvirinin içinde ise arkası dönük bir kadın vardır fakat bu öyle çıplak gözle bakıldığında görülmez. Günümüz şartlarında bu eseri kamerayla rahatça görebilirsiniz ama Dali'nin bu tabloyu yaptığı yıllarda esere arkanızı dönüp ayna yardımıyla bakmanız gerekmektedir.

    4) Sıra Dışı Bir Yatak Odası

    Gala ile evlendikten sonra düğünlerini ve evlerini de kendilerine en uygun biçimde, kimselere benzemeden yapmışlardır. Fotoğrafta gördüğümüz yatak odasının bir köşesidir. Yatağı ejderha figürleriyle ilginç bir tasarıma sahiptir ve başucunda bir lamba yerine bir iskelet figürü mevcuttur. Odanın fotoğrafını seçtiğimiz kısmı ise bizi ilgilendiren küçük bir eşyaya sahiptir. Ortada duran bir ayakkabı boyama kutusudur ve bunu İstanbul'da gerçekleştirdiği bir gezi sırasında aldığı söylenir.

    5) Eriyen Saat

    Nefes kesen müze turumuzu bu en ünlü eseriyle bitiriyoruz. Eriyen saat için yıllarca birçok yorum yapılmıştır ve eserin anlamlılığı üzerine birçok makale yazılmıştır. Bu duruma bir son vermek isteyen sanatçı, eserini açıklama ihtiyacına girmiştir çünkü her bakan bir başka bakış açısıyla bambaşka yorumlarda bulunmuştur. Eseri yaptığı sırada peynir yiyen sanatçı, peynirin sıcaktan eridiğini fark etmiştir ve bunu da resmine eriyen saat olarak yansıtmıştır.   Bu müzenin sadece göstermek istediğimiz kısmıydı, ağzınızı açık bırakacak daha birçok esere ve anıya sahip olmak için yolunuzun bir gün mutlaka İspanya'ya düşmesini dileriz.

    "Bir deliyle benim aramda tek bir fark var. Deli aklının yerinde olduğunu sanır. Bense deli olduğumu biliyorum."

    Kaynak: 1    

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.