Bilim Kurgu Filmleri Serisi 1: Interstellar (2014)

Bilim Kurgu Filmleri Serisi 1: Interstellar (2014)
  • 0
    0
    0
    0
  • Bu yazımızda 2014'ün en dikkat çeken yapımlarından biri olan Interstellar (Yıldızlararası) filmini ele alıyoruz. Vizyona girdiği sene izleyenleri ikiye bölüp tartışmalara yol açan bu filmin yönetmen koltuğunda Following (1998), Memento (2000), Batman Begins (2005), The Prestige (2006), Inception (2010), Dunkirk (2017) gibi başarılı yapımlara imza atmış usta yönetmen Christopher Nolan oturuyor. Nolan'ın uzay-zaman kavramını bilimsel bir açıdan irdeleyen filmi, dünyanın artık insanların yaşamı için elverişli olmadığı bir dönemde küçük ve gizli bir örgüt olarak faaliyetlerini sürdüren NASA'nın, uzayda keşfettiği solucan deliğinin ardındaki yeni galakside yaşam arayışına çıktığı yıldızlararası yolculuğu konu ediniyor. Yakın gelecekte kuraklık baş göstermiş, tarımın dahi çok kısıtlı imkanlarla yapıldığı dönemde kıtlık başlamış ve insanlar yiyecek bulma ve kum fırtınalarından kaçma derdine düşmüştür. Yoğun tozdan dolayı akciğer yetmezliği gibi solunum hastalıkları büyük artış göstermiş ve bunun gibi olayların zincirleme sorunlara yol açtığı felaketlerin olduğu dünya sona yaklaşmıştır. Böyle bir dönemde her aile gibi yaşam derdine düşen eski astronot Cooper (Matthew McConaughey), eşinin ölümü ardından kızı Murph (Mackenzie Foy) ve oğlu Tom (Timothée Chalamet) ile babası Donald (John Lithgow)'ın evinde yaşayıp çiftçilik yapar. Bir hafta sonu birlikte gittikleri beyzbol maçının ortasında kum fırtınası patlak verir. Eve geri döndüklerinde Murph, pencereyi kapatmayı unuttuğu için odasının içi kum dolmuştur. Ancak bu kumlar etrafa rastgele dağılmak yerine kalın ve ince çizgiler halinde yan yana birikmiştir. Odasında yer alan kitaplıktaki bazı kitapların belirli periodlarla düşmesinin bir amacının olduğunu, kitaplığın arkasında bir hayaletin onunla iletişim kurmaya çalıştığını düşünen Murph, bu düzenli çizgilerin de bir anlamı olduğuna inanır. Babası başta bunun bir anlamı olmadığına inansa da daha sonra ikili kod ile oluşturulmuş bir koordinatın verilmek istendiğini çözer. Bu koordinatların yerini haritada tespit eden Cooper, gizlice faaliyetlerini sürdüren NASA'yı açığa çıkarır. Burada eski hocası Profesör Brand (Michael Caine) ile kızı Doktor Brand (Anne Hathaway) karşılaşır. Cooper, insanların yemek derdinde olduğu, orduların bile terhis edildiği bir dönemde halkın NASA gibi büyük bir israfa karşı çıkacağının bilincinde olan bilim insanları ve astronotların gizli bir üste çalışmalar yürütmeye devam ettiklerini öğrenir. Aslında tüm ekip tek bir çalışmaya odaklanmıştır: Birkaç yıl önce uzayda kendiliğinden beliren bir solucan deliği keşfeden NASA, bu deliğin ardında yaşama elverişli olma potansiyeli olan 12 gezegen keşfeder ve buraya astronotlar gönderir. Bu gezegenlerin sadece üçündeki değerler, dünyaya benzerlik gösterir. Bu potansiyel dünyaları yerinde gözlemlemek için astronot göndermek isteyen Profesör Brand, Cooper'ın NASA'yı şans eseri bulmadığını ve ona tam ihtiyacı oldukları dönemde geldiğini söyleyerek bu görevde yer almasını ister. Bu görevi kabul ederse dünyaya kısa sürede geri dönme şansının çok düşük olduğunun farkında olan Cooper, ailesi ile dünyayı kurtararak yapacağı fedakarlık arasında seçim yapmak zorundadır. Yazının bu bölümü, filmi henüz izlemeyenler için sürpriz gelişmeler içermektedir. Filmin bilimsel altyapısı oldukça etkileyici bir şekilde oturtulmuş. Zaman-uzay sürekliliği, solucan delikleri, yer çekimi, görecelik kavramı ve kuantum teorisi gibi bilimsel unsurlar, izleyen herkesin anlayabileceği bir dilde aktarılmış başarılı bir yapıma imza atmış Nolan. Filmin görsel efektlerindeki şölene de değinmek gerekir ki 2015 yılında düzenlenen Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalındaki ödülün sahibi oldu. Filmin etkileyici ses efektleri de Nolan'ın bir başarısı. Vizyona girdiği sene altyapısı uygun olan sinema salonlarında filmi IMAX sistemi ile izleyenler ne demek istediğimizi anlamışlardır. Peki ya film müzikleri? Hans Zimmer isimli zatın usta işi müzikleriyle bezeli filmi izlerken tüylerinizin diken diken olması ve hatta kimi sahnelerde gözlerinizin dolması kaçınılmaz. Zimmer'ın müziklerinin filmin fenomen olmasına yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Filmde belki de yüzyılın fenomeni olmayı başaramamasının sebebi olan zayıf halkalar mevcut. Uzay çalışmalarıyla sadece NASA'nın ilgilenmesi hikayeyi yine ABD ekseninden izlememize neden oluyor. Dünyanın neden çürüdüğünü sadece tarım ve kuraklık açısından ele alan ve dünyayı terk etme üzerine konusunu inşa eden filmde diğer ülkelerin adı bile geçmiyor ve haliyle yüzeysel kalıyor. Muhafazakarlığın ve ailenin filmin ekseninde olması da ister istemez itici etkenlerden. Ayrıca filmin baba-kız arasındaki ilişkiye yoğunlaşması ve sevginin her şeyin üzerinde olduğu fikrini temeline alması, oluşturduğu bilimselliği ve mantığı zedelemesine sebebiyet veriyor. Interstellar'ın yine de bilim kurgu filmleri arasında kendine önemli bir yer edinmiş ve oldukça ses getiren bir film olduğunu söylemek yanlış olmaz.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.