“Bana Kral Demeni İstiyorum!”: American Psycho (2000)

“Bana Kral Demeni İstiyorum!”: American Psycho (2000)
  • 0
    0
    0
    0
  • "Bütün insan özelliklerine sahibim. Et, kan, ten, saç. Ancak belirlenmiş tek bir duyguya sahip değilim. Hırs ve iğrenme dışında. İçimde korkunç bir şeyler oluyor ama nedenini bilmiyorum."   Bret Easton Ellis’in aynı isimli kült romanından uyarlanan American Psycho (Amerikan Sapığı), 2000 yılında gösterime girdi. Kitabın yayımlanmasından sonra birçok yerden ölüm tehditleri alan yazar Ellis’e karşı olan öfke ve takdir duygusu ise, filmin gösterime girmesiyle eş zamanlı olarak katlanmaya başlamıştı. Romanı okuyup filmi izleyenler çok daha iyi bilir ki, roman filme göre oldukça serttir ve filmde göremediğimiz ekstra detaylar da içerir. Amerikan sapığının kim olduğunu kendi dilinden öğrenmek gerekirse: “Batı yakası 81. sokaktaki American Gardens binasının 11. katında yaşıyorum. Adım Patrick Bateman (Christian Bale). 27 yaşındayım. Kendime bakmam gerektiğine inanıyorum. Dengeli besleniyorum ve düzenli olarak egzersiz yapıyorum. Sabahları eğer yüzüm şişmişse gözlerime buz torbası koyuyorum. Şimdi egzersizlerime başlama zamanı… Buz torbamı çıkarınca gözenek temizleyici losyon sürüyorum. Duşta suyla kullanılan bir temizleme jeli ardından bal bademli vücut losyonu sürüyorum. Yüzümü de ölü derileri temizlemeye yarayan bir jel ile ovuyorum. Daha sonra yüzüme naneli bir maske uyguluyorum. Diğer uygulamalarımı yaparken maske için 10 dakika bekliyorum. Her zaman az alkollü ya da alkolsüz losyon kullanırım. Çünkü alkol, cildinizin kurumasına ve yaşlı görünmenize neden olur. Sonra, nemlendirici, yaşlanmayı geciktiren gözaltı kremi ve son olarak koruyucu yüz kremimi sürüyorum. Bir Patrick Bateman düşüncesi var. Bir tür soyutlama, ancak ben gerçekte yokum. Sadece hayali bir varlıktan ibaretim. Soğuk bakışlarımı gizlemeyi başarsam da, sizinle tokalaşırken elinizi sıkan eti hissetseniz de ve hatta yaşam tarzlarımızın birbirine benzer olduğunu zannetseniz de ben aslında orada değilimdir. Filmden bahsetmek gerekirse; Patrick Bateman, üç maymunu oynayarak arkadaşlarıyla paylaşmakta sakınca duymadığı nişanlısı ve daha bilumum gariplikleriyle şehrin en ünlü şirketlerinden birinin sahibi zengin bir adamdır. Ancak narsisizmin ve deliliğin amaçsız bir kusursuzluk mücadelesindeki birlikteliğinin korkutucu bir sonucu olan Patrick’in kişiliğinin asıl incelikleri, hem hayranlık hem nefret beslediği arkadaşlarında ve kendini tatmin etmek için işlediği cinayetlerde saklıdır. Bret Easton Ellis, filmdeki cinayet sahnelerinin fazla kanlı olduğu gerekçesiyle bunu en aza indirmek için bir kadın yönetmen olan Mary Harron ile bir araya gelmiştir. Filmi klasik bir cinayet işleyen sapık filmi olarak düşünebilirsiniz ama filmin şöhretine yakışacak bir tarzda sürükleyiciliği var. Erotizm ve cinayet... Tüm bu duygular onun için iç içe geçiyor,  kendini durduramadığı zamanlardan merhametine kadar bir çok duygusuna şahit oluyoruz. Filmin bazı yerlerinde tempo inanılmaz yükseliyor, bazı yerlerinde ise inanılmaz derecede düşüyor. Bunu dengelemek ise izleyicilere yani bize kalıyor. Aydınlanma düşüncesinin en büyük sonuçlarından biri olan ‘aşırı bireyselleşmiş toplum’ akabinde ‘şeyleşmeyi’ doğurur. Paranın her şeyi satın alabileceği bir çağda kimlikler, statüler, öznellikler de yeniden kurulur ve böylece görünmez iktidarlar ve bu iktidara erişme hazzı açığa çıkar. Patrick Bateman’ın bedenini, varlığını, erkekliğini, iktidarını tehdit eden her beden ortadan kaldırılmalı, böylece haz duygusu tekrar tekrar yaratılmalıdır. Kimliği imgelerle kurulmuş olan birinin bu sembolleri yitirmeye başlaması, kişiyi derin bir yoksunluk hissine sürükleyeceği için, bu ‘hiçlik’ duygusunun yaratmış olduğu paranoyadan kurtulmak, kişinin yine aynı imgelere tutunmaya çalışmasıyla çözüme kavuşabilir. Amerikan Sapığı, iktidara ermek isteyen, beyaz, üst sınıf erkeğin bedenini arzu makinesi olarak kullanarak, kendi kültürel kodlarını ve iktidarını dünyanın her yerine kabul ettirmek isteyen ve bu isteği kabul görmeyince onları vahşice katleden ABD’nin ifşasıdır. Bu yüzden film Amerikan Sapığı derken ‘Amerikan’ kelimesini bir marka değeri olarak ele alarak onu bedensel anlamda yeniden kurgular. Filmin tamamı tarihsel bir alegori olduğu için, tüketim kültürünün eleştirisinden çok daha fazla şeyi açığa çıkarır. Amerikan politikalarının kurguladığı kimlikleri en merkezinden (Wall Street) veren film, Patrick Bateman’ın ağzından tüm dünyaya haykırır: “Bana kral demeni istiyorum!”

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.