Aynı Rüya İle İyileşmek: On Body and Soul

Aynı Rüya İle İyileşmek: On Body and Soul
  • 1
    0
    0
    0
  • Ildikó Enyedi’nin 67. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü ve FIPRESCI gibi ödülleri alan filmi, Testről és Lélekről (On Body and Soul | Beden ve Ruh) kısa bir tanım yapacak olursak bir ''tamamlanma'' hikayesini işliyor. 18 yıl aradan sonra tekrar yönetmen koltuğuna oturma kararı alan Macar asıllı Enyedi, aynı zamanda senaryonun da ardındaki isim. Yapıtın temel aldığı metnin bir "geri dönüş"e yakışacak kadar güçlü olması karakterlerle derin bir toplumsal eleştiri yapmış olması ile yakından alakalı. Endre (Geza Morcsanyi) büyükçe bir kesimhanenin finans sorumlusu. Güçlü bir karakter izlenimi veriyor olsa da inme sonucu felçli bir kol ile ciddi bir sağlık sorunu yaşamakta aynı zamanda. Hayatında neredeyse her şey belirsiz, geçmişinde yaşadığını düşündüğümüz travmaları atlatıp atlatmadığını kestiremesek de dış dünya ile iletişiminin hala güçlü olduğunu görebiliyoruz. Evlenip boşanmış, bir kız sahibi ve birlikte çalıştığı insanların sohbet konularına karşı oldukça ilgisiz. Maria (Alexandra Borbely) ise filmimizin gerçek karakteri. Endre'nin çalıştığı fabrikada işe yeni başlayan bir denetleme uzmanı olarak karşımıza çıkıyor ilk olarak. Sahnelerin bembeyaz teması kesilen hayvanların kanı ile "bozulduğunda" bile ruhsuz denebilecek kadar tepkisiz görünüyor. Hiçbir yaşam belirtisi olmayan yüzünde, iyiye, kötüye dair en ufak bir iz yok, sadece ölü hayvanların kesimini denetleme işini yapıyor -burada yönetmenin ruhsuz bir denetleme uzmanı ile ölü hayvanlar arasında ilişki kurduğunu düşünebiliriz sanıyoruz-. Son derece ürkek ve çocukluğundan beri iletişim sorunları yaşayan bir karakter aynı zamanda. İlişkiler konusunda oldukça deneyimsiz; aşka, aşk şarkılarına bile duyarsız. Film fonksiyonlarını eksiksiz yerine getiremeyen bir beden -Endre- ile özgürlüğünden yoksun bir ruh -Maria- arasındaki çelişkinin üzerine kuruluyor. Rüya metaforu ise anlatımdaki en renkli, sıra dışı imge. Karakterlerin birlikte çalıştıkları şirkette yaşanan bir olayın ardından aynı rüyayı paylaştıklarını fark etmesi ile aralarındaki tuhaf ilişki derinlik kazanıyor. Açılış sahnesinde ve akış içerisinde nadiren gözümüze çarpan kar kaplı doğa ve geyik imgesinin bir rüyaya ait olduğunu öğreniyoruz ve keyifli bir bağlantı kuruyoruz gerçek yaşamları ile. İnce bir merak ekseninde ilişkilerinin hangi boyutta ilerleyeceğini ve aralarındaki yaşantıların ortak rüyalarını nasıl etkileyeceğini düşünürken buluyoruz kendimizi sık sık. Filmin gerçeküstü yüzü gün yüzüne çıkarken yaban hayatı, geyikleri izlemek müthiş bir keyif veriyor izleyiciye. Endre ile Maria, yaşam ve rüyalar arasındaki büyülü dünyalarında tezat kişiliklerine rağmen bir araya gelebilmeyi başarıyorlar. Beyaz rengin yoğun olarak kullanıldığı sahneler dış dünyadan izole bir hissin yakalanmasını sağlıyor. Az sayıda soundtrack'in anlatımla bütünleşerek seyir keyfini katladığını da ekleyelim. Yönetmen, karakterlerin arasındaki zıtlığı Alin Taşçıyan ile yaptığı röportajda şöyle değerlendiriyor: Kadın ile erkeğin birbirlerinin tam zıddı olmasına önem verdim. Erkeğin bir hayatı var, bir ailesi, boşanmış, kızı var, bir işi, bir pozisyonu, sosyal statüsü var… Kızın henüz yaşamadığı her şeyi aşmış artık. Ama inme inmiş, kolu felçli kalmış, ciddi bir sağlık sorunu… Erkeklerle de empati kurarım, güçlü, muhteşem erkeklerin yaşlandığını görünce hep şu aklıma gelir: Hiç İspanya’ya gidip boğa güreşi izlemedim ama televizyondan biliyorum. Yaşlanan güçlü erkekleri arenadaki boğalara benzetirim. Canlı, hareket ediyor, ama ensesine mızraklar saplanmış, yön duygusunu kaybetmek üzere, ama hayatta kalmak ve mücadele etmek istiyor. Bu karakteri de böyle tarif ettim. Enyedi'nin yarattığı katmanlı dünyanın bizi derinden etkilemesinde şüphesiz en büyük pay Alexandra Borbely ile Geza Morcsanyi'ye ait. Özellikle Maria'nın hissettiklerine isim koymaya çalışması ile başlayan yolculuğu donuk, durağan bir ruh haliyle takip ediyor olsak da zihnimizde temas ettiği noktalar Freud'un Rüya, arzulananın bir tezahürüdür düşüncesi ile ilişki kuruyor. Filmin Maria üzerinden toplumsal eleştiriler yapması ve hayatımızın teknolojinin pamuk ipliğine bağlı olmasını somutlaması gibi ayrıntılar izlemek için birkaç öncelikli nedenden bir iki tanesi. Ufaktan yazının sonuna yaklaşırken filmdeki müthiş şarkıyı da buraya ekleyelim. On Body and Soul gerçeküstü, kırılgan, özgün bir aşk filmi. İzlemesi, donuk dünyasına dahil olup ufak bir tebessümle veda etmesi dev keyifli. Rüya ile gerçeği ayırt edemeyen her sinemasever Altın Ayı ödüllü bu yapıtı mutlaka izlemeli!

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.