Asırlardır Bitmeyen Yas: Yahudilerin Ağlama Duvarı

Asırlardır Bitmeyen Yas: Yahudilerin Ağlama Duvarı
  • 0
    0
    0
    0
  • Yahudilik, tek tanrı inancına sahip olan 3 semavi dinden birisi. Bu dinde; gelenekler ve tarihi şuur büyük önem taşıyor. Milli devlet yerine dini devlet anlayışının hakim olduğu bir toplum yapısı mevcut. Yahudilerin tarihi serüveni, Hz. İbrahim’in Filistin’e yerleşmesiyle başladı. M.Ö 2300 yılından itibaren İbrahim’in kavmi bu toprakları kendilerine yurt edindi ve “İbrani” adını aldılar. Ardından İbrahim’in torunu Hz. Yakup’un (diğer adı İsrail) 12 oğlu olunca, bu oğulların soyundan çoğalan insanlara “İsrailoğulları” denildi. Hz. Yusuf döneminde Mısır’a yerleşen İsrailoğulları, burada 4 asır geçirecek ve onları tekrar Filistin’e getiren Hz. Musa olacaktı. Yolda Tur dağından geçtikleri sırada Musa’ya “On Emir” ve “Tevrat” indirildi. İsrailoğulları en parlak dönemini, M.Ö 1020 yılında hükümdar olan Hz. Davut zamanında yaşadı. Kendisi hem peygamber hem de yönetici idi. Onun ölümünden sonra oğlu Hz. Süleyman, meşhur “Beyt-i Makdis”i yaptırarak; Tevrat, On Emir ve diğer kutsal emanetlerin de bulunduğu mukaddes sandığı mabedin bir odasına koydurttu. Bunun yanı sıra Kudüs’ü imar eden Süleyman, burayı dünyanın en güzel ve en zengin şehri haline getirdi. Fakat masal gibi bir hayat sürmesine rağmen maalesef dünya Süleyman’a da kalmayacaktı. Vefatından sonra İsrailoğulları iki ayrı devlet kuracak; 10 kabile İsrail devletini, 2 kabile de Yahuda devletini (Hz. Yakup’un dördüncü oğlunun adı Yahuda’dır) oluşturacaktı. Bütün sıkıntılar da bu ayrılıktan sonra başladı zaten. M.Ö 721'de İsrail devleti Asurlular tarafından yıkıldı. Yahuda devleti ise biraz daha fazla dayanacak, fakat M.Ö 586 yılında Babiller tarafından tarumar edilecekti. Asur hükümdarı Buhtunnasar, deyim yerindeyse Kudüs’ü harabeye çevirdi ve Yahudilerin büyük bir kısmını öldürdü. Geri kalanlarını da Babil’e sürgün etti. Beyt-i Makdis yıkıldığı için Tevrat nüshaları kayboldu ve yeniden yazılan Tevrat’larda da pek çok yalan yanlış bilgi yer aldı. Yahuda adlı bir haham tarafından Hz. Musa’nın sözleri kitap haline getirilince, artık Musevi dini “Yahudilik” ismiyle anılmaya başlayacaktı. İran’ın Asurluları mağlup etmesin üzerine Yahudilere adeta gün ışığı doğdu ve M.Ö 539 yılında tekrar Kudüs’e dönerek Beyt-i Makdis’i yeniden yaptılar. Sonunda vatanlarına ve kutsal mabedlerine kavuştukları için çok mutluydular. Sürgün yılları bitmişti artık. Asırlarca özgür bir şekilde yaşayarak ibadetlerini gerçekleştirdiler. Fakat M.Ö 63 yılına gelindiğinde Yahudiler için kabus yeniden başlayacaktı. Romalı kumandan Pompeus, Kudüs’ü ele geçirdi ve Beyt-i Makdis de dahil olmak üzere her yeri yakıp yıktı. Canavarca hislerle ateşe veriyordu kutsal mabedi. Yahudiler kahrolsa da hiçbir şey yapamadılar. Roma hakimiyetine girdiler. Yaklaşık 40 yıl sonra Roma’nın Filistin valisi Herod, Beyt-i Makdis’i yeniden tamir ettirdi. Uzun yıllar boyunca Roma idaresinde yaşayan Yahudiler, bu durumdan hiç de hoşnut değildi. M.S 66 yılında baş kaldırıp isyan ettiler. Ancak bu başkaldırı onlara çok pahalıya patlayacaktı. İsyanı bastırmakla görevli olan Roma kumandanı Titus, Kudüs’ü yerle bir etti. Kutsal Süleyman mabedi (Beyt-i Makdis) tekrar alevler içinde yanıyordu. Şehir harabeye döndükten sonra mabedden geriye sadece, bugün “Ağlama Duvarı” denilen Batı Duvarı kaldı. Yahudiler buraya İbranice “ha-Kotel ha-Ma’aravi” adını verdiler. Büyük kıyımdan sonra Filistin’i terk eden Yahudi halkı dünyanın dört bir tarafına yayılacaktı. Fakat Süleyman Mabedi’ni asla unutmadılar. Bir gün mutlaka geri döneceklerine ve atalarından kalan mirasa sahip çıkacaklarına dair umutları hiç bitmedi. Aksine bu umut tuttu onları ayakta. Mili şuurları daha da yükseldi. 485 metre uzunluğunda olan Ağlama duvarı, tarihi süreç içerisinde pek çok kez Müslümanlar tarafından muhafaza edildi. Emevi halifesi Abdülmelik, Hz. Muhammed’in miraca yükseldiği kayanın üzerine Kubbetü’s-Sahra’yı yaptırdı. Osmanlı Devleti Kudüs’ü fethettikten sonra Yahudilerin burayı ziyaret etmesine izin vererek Ağlama Duvarı’nı tamir ettirdi. Bunun yanı sıra İspanya’dan kovulan Yahudileri de himayesi altına aldı. Kendilerine gösterilen hoşgörüye aynı şekilde karşılık vermeyen Yahudiler, Ağlama Duvarı’nın yakınında bulunan Müslüman evlerinin yıkılmasını istedi. Bu sebeple Müslümanlar ile aralarında ciddi tartışmalar yaşanınca olaya Birleşmiş Milletler Müdahale etmek zorunda kaldı. BM, duvarın Müslümanların hakimiyetinde olduğu kararına vardı. Karardan hiç hoşlanmayan Yahudiler, intikam hırsını yıllarca içlerinde taşıdılar. 1967 yılına gelindiğinde ise 2000 yıllık rüyaları gerçek olacak ve İsrail, Kudüs’ü işgal edecekti. Ağlama Duvarı'nın önünde büyük bir coşkuyla zaferlerini kutladılar. Artık onları hiç kimse durduramazdı. Bundan sonra tek ve en önemli hedefleri Süleyman mabedini 3. kez inşa etmek olacaktı. Ama önlerinde Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra gibi iki büyük engel bulunuyor. Mukaddes mabedlerini eski ölçülerine göre yapabilmek için bu mekanların yıkılması gerektiğine inanıyorlar. Günümüzde İsrail ve Filistin arasında yaşanan bütün sorunların temelinde işte bu “kutsal mesele” yatıyor. Yahudiler her sene Süleyman Mabedi’nin yıkılış yıldönümünde Ağlama Duvarı’nda dua ederler. Bunun yanı sıra çeşitli vesilelerle sürgün yıllarını ve kayıplarını anarlar burada. Atalarının çektikleri acıları hatırlayarak, binlerce yıllık hüzünlerini ibadet vasıtasıyla yansıtırlar. Kinlerini ilk günkü gibi taze tutan Yahudilere göre: “Bu duvar yıkılmayacak ve Rab, mabedin batı duvarını asla terk etmeyecektir.” Kaynak: 12

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.