2005’te çektikleri ilk kısa filmlerinden bu yana sektörde pişen ve nihayetinde Robert Pattinson’un başrolünde olduğu, suç & dram türündeki, Good Time filmiyle adlarını geniş kitlelere duyurmayı başaran Benny Safdie ve Josh Safdie kardeşler kısa sürede yenilikçi sinemacılar arasında yerlerini aldılar. Safdie kardeşlerin merakla beklenen dördüncü uzun metrajlı filmleri Uncut Gems, uzun festival/ödül sezonu yolculuğunun ve Oscar adaylıklarında yaşadığı büyük hezimetin ardından nihayet bizlerle. Başrolünde komedi filmlerinin ünlü oyuncusu Adam Sandler’ın olduğu yapımda ona Kevin Garnett, Lakeith Stanfield, Julia Fox, Mike Francesa ve Idina Menzel gibi isimler eşlik ediyor. New York’ta yaşayan ve bir kuyumcu olan Howard Ratner, aracılar tarafından kendisine yönlendirilen zengin ve görgüsüz müşterilerine sattığı pırlantalarla bezeli ziynet eşyalarından yüksek kâr elde etmektedir. Karısını aldatan ve düzenli bir aile hayatına sahip olmayan Howard’ın en büyük tutkusu ise bahis oynamaktır. Getirmek için uzun süre uğraştığı işlenmemiş çok değerli bir taşın eline geçmesiyle beraber alacaklıları tekrar peşine düşecek ve kendisini dur durak bilmeyen bir aksiyonun içinde bulacaktır. Safdie kardeşler, önceki filmlerinde de gösterdikleri gibi hızlı bir tempoyla ve kamera kullanımıyla seyirciye mümkün olduğunca nefes aldırmamayı ve onları ana karakterle özdeşleştirmeyi amaçlıyorlar. Bu karakterler, kendilerinin ve yakınlarının hayatını kurtarmak için kısıtlı süre (bir gece ya da birkaç gün) içinde zamanla yarışa giren ve ardı ardına dizilen görevleri yapmak zorunda kalıyorlar. Bu yapının, Tom Tykwer imzalı modern klasik Run Lola Run’ı (1998) ve usta yönetmen Martin Scorsese’nin After Hours’u (1985) gibi yapımların, yapısına benzediği söylenebilir. Kaldı ki, Uncut Gems’in yapımcılarından birinin Scorsese olması da bunun ufak bir işareti sayılabilir. Ama Safdie kardeşler, bölüm geçilerek ilerlenen klasik bilgisayar oyunlarını da anımsattığı söylenebilecek bu yapıyı kendilerince yorumlamayı ve özgün bir sonuç çıkarmayı beceriyorlar. Yönetmenlerin sinemanın görsel ve işitsel unsurlarından bolca yararlandıkları bu tarz yapımlar, geleneksel sinema seyircisi için yorucu bir hâl de alabiliyor. Bir an bile durmayan öyküyü takip eden hareketli kamera, boşluklara mahal vermeyen dinamik kurgu ve yönetmenlerin önceki filmlerinde de birlikte çalıştıkları Daniel Lopatin’in sıra dışı elektronik müzik kuşağı bu unsurlardan başlıcaları. Zaman zaman devreye giren, halüsinasyon etkisi yaratan fosforlu parlak renkler ve neon ışıklar ise görece senaryo ağırlıklı ilerleyen Uncut Gems’de daha ekonomik kullanılmış. Filmin süresinin daha uzun olması ve ana karakterimizin yaşça daha büyük olmasının da bunda etkisi olabilir. Sanki yönetmenler kalemlerini güçlendirerek ayakları yere sağlam basan, daha güçlü bir hikâye oluşturmak için çarpıcı sinematografilerinden ödün vermişler. Tamamı bir gecede geçen, Good Time’ı yer yer deneysel sinemaya kayan yoğun biçimiyle daha çok sevsem de Safdie kardeşler yeni adımlarında da sevenlerini memnun bırakmayı başarmışlar. Ayrıca çok örneğine rastlamadığımız 'bahisçi filmleri' alt türünün de en başarılı örneklerinden birini ortaya koymuşlar. Genelde ciddiye alınmayan komedi filmlerindeki performanslarıyla tanıdığımız ve sinefil kitlenin nefret objesine dönüşen Adam Sandler de, Howard karakterinin değişken yapısını başarıyla giyinmiş. Oyuncu gizli yeteneğini daha önceden Noah Baumbach ve Paul Thomas Anderson gibi auteur yönetmenlerin filmlerinde de göstermişti. Öyküde kilit bir role sahip olan ve kendisini oynayan ünlü basketbolcu Kevin Garnett da beklemediğimiz kadar iyi bir iş çıkarmış. Uncut Gems, Safdie kardeşlerin uçarı biçimlerini törpüledikleri, dur durak bilmeyen bir suç dramı olarak yeniliğe açık seyircilere keyif verecektir.