Amerika Taşrasından İki Büyüme Anlatısı

Amerika Taşrasından İki Büyüme Anlatısı
  • 0
    0
    0
    0
  • Büyüme ve olgunlaşma anlatıları, pek çok sanat dalında olduğu gibi sinemanın da en çok beslendiği temalardan biri olagelmişlerdir. Bu etkileşim sayesinde Les quatre cents coups (1951), Stand By Me (1986)ve The Breakfast Club (1985)gibi farklı türlere ve anlatım tercihlerine sahip başyapıtlar ortaya çıktı. Bu yapımlar, ana hikâyelerini hemen her insanda aynı şekilde gerçekleşen gelişim dönemlerinde yaşanan sorunlardan aldıkları için evrenselleşmeyi başarmışlardır. Bu filmler 2010’lu yıllarda da popülerliklerini koruyorlar ve zamanın ruhunu da yansıtan senaryolarıyla sinemaseverlerin ilgisine sunuluyorlar. Bu yazıda, yukarıda bahsettiğim eserler arasından öne çıkan üçünü ele almaya çalışacağım. Birbirlerini pek çok anlamda tamamladıklarını düşündüğüm bu yapımlar, American Honey ve We the Animals. Bu üç eserde de Amerika’nın fakir ve ötekileştirilmiş kesimlerine mensup çocukların, ergenlerin ve genç yaşta büyük sorumluluklar almak zorunda kalmış genç kadınların öyküleri anlatılıyor. Bu üçlüyü seçerken anlatımlarına hizmet eden bir biçim kullanmalarına ve ele aldıkları konuyu ajite etmeyen bakış açılarına sahip olmalarına dikkat etmeye çalıştım. Ä°lgili resim

     American Honey (2016)

    Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nde gerçekleştiren yapımın yönetmenliğini ve senaristliğini Andrea Arnold üstlenmiş. Filmin oyuncu kadrosunda ise Sasha Lane, Shia LaBeouf, Riley Keough, McCaul Lombardi ve Arielle Holmes gibi isimler yer alıyor. Ana karakterimiz Star, ismine tezat bir hayat sürmektedir. Kendine hayrı olmayan annesi yüzünden küçük kardeşlerine bakmak zorunda olan genç kız, bir yandan da sorunlu erkek arkadaşıyla uğraşmaktadır. Markette yiyecek bulmak için kardeşleriyle çöp karıştırırken karşılaştığı Jake isimli genç adam, onun hayatını değiştirecek ve olgunlaşmasını sağlayacak, onu acı-tatlı bir maceraya sürükleyecektir. Star’ın Jake ve arkadaşlarıyla tüm Amerika’yı dolaşacağı bu uzun yolculuk karakterin kabuğundan çıkmasını ve her anlamda ufkunu açmasını sağlıyor. Wuthering Heights (2011) ve Fish Tank (2009) gibi filmleriyle uluslararası arenada ismini duyuran İngiliz yönetmen Andrea Arnold, kamerasını bu kez Amerika’ya yönelttiği filminde yine parlak bir sonuç çıkarmayı başarıyordu. american honey ile ilgili görsel sonucu Genç karakterlerinin karmaşık psikolojilerini etkileyici ve biçimci bir dille yansıttığı sinemasıyla tanınan Arnold, feminist bakış açısını da ortaya koyarak Amerika’ya sarı-turuncu tonlarını cömertçe kullandığı renk tercihleriyle büyülü ve insancıl bir bakış atmayı başarıyordu. Oluşturulan bu etkileyici biçimde yönetmenin pek çok filminde beraber çalıştığı deneyimli görüntü yönetmeni Robbie Ryan'ın payı da es geçilemez. Sinemacı, genç Star’ın Jake’e ve özgürlüğe duyduğu aşkı yansıtırken yaşadığı olaylar sonunda pişen ana karakterini finalde denizden çıkararak onu adeta oluşumunu tamamlamış bir ‘deniz yıldızı’ olarak selamlıyordu. Sinemacı, bunu yaparken karakterlerini sergiledikleri davranışlar ve aldıkları kararlar yüzünden yargılamayarak onlara hümanist bir bakış açısıyla yaklaşıyordu. Karakterin yaşadığı durumu ajite etmeyen ve hikâyesinin ana aksına oturtmayan Arnold, daha çok Star’ın ve yol arkadaşlarının içindeki aşkın enerjiye duyduğu hayranlığı filmin bütününe yayıyordu. we the animals ile ilgili görsel sonucu

     We the Animals (2018)

    Jeremiah Zagar’ın ilk uzun metrajlı filmi We the Animals’ta ise Manny, Joel ve Jonah adlı üç erkek kardeşin fırtınalı bir ortamda büyüme çabalarını izliyoruz. Oldukça genç bir yaşta kaçarak evlenen anneleri ve babaları arasında yaşanan yoğun sevgi-nefret ilişkisi çocukları da etkiliyor ve bu zorlu süreci yara almadan atlatmaya çalışıyorlardı. Ana karakterimiz olan kardeşlerin en küçüğü Jonah üstün çizim yeteneği sayesinde kendisine bir sığınak inşa ediyordu. Ebeveynler arasındaki şiddetli geçimsizlik ve ayrılıklar yüzünden bir bakıma sahipsiz kalan Jonah, bu dönemde cinsel kimliğini de keşfedecektir. we the animals ile ilgili görsel sonucu Zagar, Amerikan taşrasında geçen öyküyü ele alırken henüz ilk filminde kendine özgü yaklaşım tutturmayı başarıyordu. Üç kardeşin yaşadıklarını olabildiğince gerçekçi bir şekilde ele alırken Jonah’ın defterindeki çizimlerin devreye girmesiyle film realist yapısını kırmayı ve ajitasyona dümen kırmamayı başarıyordu. Justin Torres’in romanından uyarlanan yapımda, adeta American Honey’deki ana karakterimiz Star’ın geçmişini izliyorduk. Bu izlenimin elde edilmesinde mekân ve konu benzerliği dışında iki filmde de benzer renk paletinin kullanılması ve anlatılan son derece dramatik olayların manipüle edilmemesi için gerçekliği bozan anlara yer verilmesi de etkiliydi. american honey ile ilgili görsel sonucu Birbirlerini mükemmelen tamamlayan bu iki yapım hiç şüphesiz ‘büyüme filmleri’ olarak adlandırılan alt türün son yıllarda üretilen en iyi örneklerinden. İsimlerini Akademi Ödülleri ve Altın Küre gibi 'önemli' ödüllerin adaylık listelerinde göremememiz ise eserlerin niteliğinden çok oyuncu kadrosundaki yıldız isimlerle ve zamanın ruhuna uygun temaların malzeme edilip edilmemesiyle ilgilenen sinema sektörünün ayıplarından biri. American Honey ve We the Animals, Amerika’nın (aslında tüm dünyanın) köşeye itilmiş ve bastırılmış gençlerinin hayatlarını sömürmeden ve sinema sanatının estetik değerlerinden fire vermeden anlatmayı başaran kıymetli yapımlar olarak tüm sinemaseverlerin ilgisini hak ediyor.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.