Bir blogda karpuz kabuğuna yazılar yazarak hayatımıza giren Tepebaşı Dük'ü, Eskişehir'in daimi sevdalısı, felsefe öğretmeni, Küçük Prens dostu, yılların Ferdi Tayfur dinleyicisi ve sessiz parkların sahibi Ali Lidar...
Adını duyurmak için hiçbir çaba sarf etmeyen ve ''bizden biri'' olarak şair sıfatını sırtlanmayı başarmış olan Ali Lidar, aslında bir öğretmen. Fakat aynı zamanda şair ve çağımızın filozofu da... Dük'ümüzün emeklerinin somut hale geldiği ''Tesirsiz Parçalar'', ''Alengirli Şiirler'', ''Z Raporu'', ''Yolun Başı'' ve ''Kişisel Edebiyat Atlası'' adlarında 5 kitabı bulunuyor. Daha önce denk gelememiş bütün edebiyatseverlere hepsini gözümüz kapalı öneriyoruz.
1- Öncelikle nasılsınız? Şu andaki ve genel olarak yaşantınızdan memnun musunuz?
Fena değilim. İyi zinhar değilim, ama kötü olmamaya da çalışıyorum. Ülkem gibiyim sanırım. Olmasını istediğim şeyler açısından soruyorsanız elbette memnun değilim, ama kırk yaş insana olana da şükür dedirtiyor artık...
2- Sevdiğiniz yazarlarda ve sizin yazılarınızda ağır bir melankoli ve umutsuzluk hali var. Umut etmek hakkında düşünceleriniz neler? Sizce bir gün her şey çok güzel olacak mı?
Sanmam. Çünkü bunun sınırı yok. Çok güzel, çok iyi vb. kavramlar ütopyalara has şeyler bence. Sevdiğim yazarlarda melankoli ve umutsuzluk yok sadece. Çoğunda derin bir ironi ve mizah da var. Oğuz Atay’a, Cahit Zarifoğlu’na, Tanpınar’a umutsuz demek bence eksik olur. Benim yazılarıma gelirseniz, evet onların pek çoğunda ilk etapta hüzün ve umutsuzluk göze çarpıyordur ama onların da altlarında yatan pek çok başka duygu olduğundan emin olabilirsiniz.
3- Yazmak bazı şairler ve yazarlar için yaşamanın yolu demek. Bazı şeylerden soyutlanmak, sıyrılmak ve bir kaçış yolu. Sizin için nedir?
İkisi de değil tam olarak. Aslında ben derdimi anlatmak için yazıyorum diyebilirim. Kendimi bildim bileli ciddi iletişim sorunları yaşıyorum insanlarla. Pek öyle sohbet muhabbet adamı olduğum da söylenemez. Fakat bir taraftan da yaşadığımız, tanık olduğumuz, biriken ve can yakan şeyler var. Bir şekilde dışarı salmak lazım onları yoksa şişer kalırım. Evet şişmemek için yazıyorum sanırım.
4- Neden kadınların daha duygu ağırlıklı yaşadığı ve hareket ettiği bir dünyada öne çıkan kadın şairlerin sayısı bu kadar az?
Bu kadının toplumsal yaşamdaki yeriyle, üzerindeki baskıyla, ataerkil tercihlerle vs. ilgili ciddi bir sosyolojik problem esasında. Yine de bu duruma rağmen Gülten Akın, Didem Madak, Lale Müldür gibi pek çok şahane kadın yazarlarımız da var elbette.
5- Sizce insan olmanın koşulu var mıdır? Tanımadığınız birine iyilik yaparken onun iyi ya da kötü bir insan olduğunu düşünür müsünüz? Yardım/iyilik yapılacak insanın iyi veya kötü olması bir koşul mudur?
Bu konuda Kant gibi düşünüyorum. İnsan içindeki ahlak yasası öyle emrettiği için iyi olanı seçmek ve kötü olandan uzaklaşmak zorundadır. Yani bu bir seçim bile değildir aslında, bu bir mecburiyettir. İnsanım diyorsan tercih ve davranışların da insanca olmak zorundadır aksi halde insanlıktan çıkarsın.
6- Her şey bu sayede başladı dediğiniz, dönüm noktanız olan bir olay ya da kişi var mı?
Pek çok kırılma noktası var ama en önemlisi şu sanırım; Doğdum!
7- Bir röportajınızda, ''Parçalar yarım bıraktığım an tamamlanmış oluyor'' demiştiniz. Peki verdiği yüke dayanamayarak yarım bıraktığınız veya kimseye okutmayacak kadar özel olan bir şiiriniz/yazınız var mı?
Öyle bir kaç yarım kalmış öykü ve şiir teşebbüsüm var. Ancak tamamlar mıyım yahut tamamlasam da insan içine çıkartabilir miyim şu an hiç bilemiyorum.
8- Pişmanlık ve hatalar hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Tecrübenin sanata olan katkısını nasıl yorumlarsınız?
Pişman olacak bir dolu şey yaptım bu yaşıma kadar. Ancak neredeyse hiçbiri için pişman değilim. Hayat zaten böyle bir şey. Tecrübenin sadece sanata değil yaşama çok büyük etkisi var elbette. Etkisi ve katkısı…
9- Kalabalıktan hoşlanmadığınızı biliyoruz. Peki ya okurlarınızla bir arada olmak, onlarla konuşmak size nasıl hissettiriyor?
Karışık şeyler hissettiriyor :) Ama şikayetim yok; sonuçta bilerek ve isteyerek çıktım bu yola.
10- Yakında yeni bir kitap hazırlığı veya söyleşi var mı?
Söyleşi ve imzalar sürekli devam ediyor zaten. Yeni kitap da sanıyorum 2018 ilkbaharında çıkacak. Bir şiir kitabı üzerinde çalışıyorum. Bakalım...
Kelimelerde asillik aramayan, kafiye uğruna içtenliğinden ve gerçekliğinden taviz vermeyen Ali Lidar'ın yürüdüğü yolda kesiştiği iki güzel insan var; Ah Muhsin Ünlü ve Alper Gencer. Bu iki güzel insan Lidar'ın şiirinde bakalım nasıl yer etmiş...
Yorum Bırakın