170 Yıllık Sefer: Franklin Lost Expedition

170 Yıllık Sefer: Franklin Lost Expedition
  • 0
    0
    0
    0
  • Yıl 1845... Kolomb'un 1492'de başlattığı keşif çılgınlığı sona ermek üzereydi. Takvimler 1845'i gösterdiğinde, Dünya üzerinde keşfedilmemiş bir tek alan kalmıştı: Kuzey Kutbu. Diğer keşif alanlarına bakıldığında önemsiz gibi görünen bu alan aslında İngiltere ekonomisi için artan bir öneme sahipti. Bunun nedeni Çin'e alternatif bir rota arayışıydı. Kimse doğa olayları, İngiliz kibri ve kapitalizmin kol kola girip bu seferi bir faciaya dönüştüreceğini hesap etmemişti. Seferin başında sefere de ismini veren John Franklin bulunuyordu. Franklin daha önceleri Tasmanya Valiliği gibi görevlerde bulunmuş olsa da Britanya Amiralliğinin ilk tercihi değildi. İlk tercih olan James Clark Ross - Ross Denizi, Ross Adası ve Ross Buz Sahanlığının kaşifi - Antartika gibi zorlu bir seferden sonra evlenmişti ve tekrar tehlikeli bir sefere çıkmaması için baskı kuran eşine dayanamayıp teklifi geri çevirdi. Sefer sırasında kullanılan gemiler HMS Erebus ve HMS Terror, Ross'un Antartika seferlerinde kullandığı gemilerdi ve arktik ortamlar için özel olarak savaş gemilerinden dönüştürülmüşlerdi. HMS Erebus'un kaptanlığını Franklin'in kendisi yapmaktaydı. Yardımcı kaptanıysa soylu bir aileden gelmeyen ancak karizmatik ve başarılı kabul edilen James Fitzjames'ti. HMS Terror'un kaptanı ise İngiliz bile olmayan İrlandalı Francis Crozier'di. Franklin keşif seferi ilk olarak doğa olaylarından nasibini aldı. 1815'te patlayan bir yanardağ, yüzyıllık bir süreçte, dünyayı ufak çaplı bir buzul çağına sokmuştu. HMS Erebus'un adının Dünya üzerindeki en aktif yanardağa verilmesi de ayrı bir ironiydi. Kutup şartlarından ve olması gerekenden ağır geçen kıştan dolayı mürettebattan 3 kişi tüberküloza yakalanıp daha seferin başında ölmüştü. Diğerlerinin başına gelenler düşünüldüğünde şanslı bile sayılabilirlerdi. Gemiler her ne kadar arktik ortamlara uyumlu olsa bile buza saplanma durumunda çaresiz kalacaklarını bildikleri için gemiye 130 kişiye 3 yıl boyunca yetecek gıda malzemesi yüklenmişti. Kral William Adası - o çağda Kral William Toprakları olarak anılırdı - yakınlarında gerçekleşen bu olay karşısında çaresiz kaldılar ama başlarına gelen bu olay sadece başlangıçtı. Kapitalizm, söz konusu para olduğunda İngiliz veya Orta Doğulu fark etmeksizin can yakmaya ve almaya devam etti her çağda. Bu sefer kapitalizmin namlusu yine kapitalizm uğruna olan bu seferin üstündeydi. Sefer için hazırlanması gereken konservelerin ihalesinde fiyatı düşürdükçe düşüren konserve imalatçısı lehim için kurşun kullandı ve kurşun bir süre sonra konservelerin içine akmaya başladı. Bunun yanında su teçhizatında kullanılan kurşun da suya karışmaya başlayınca kurşun zehirlenmesi kaçınılmaz oldu ve mürettebat bir bir halsizlik, baş ağrısı, vücutta kararma gibi sebeplerle revirin yolunu tutmaya başladı. Ancak sorunları bununla da bitmedi. C vitamini eksikliğinden dolayı iskorbüt, kutup ayısı saldırıları ve ilerleyen süreçte başlayan yamyamlık hadiselerine ek olarak bir süre sonra seferin başındaki isim yani John Franklin hayata gözlerini yumdu. Bu noktada Franklin'in eşinin baskı ve çalışmaları sonucu arama kurtarma faaliyetleri başladı. Birçok denizci arama faaliyetlerine katıldılar ancak kayda değer bir sonuç elde edemediler. Franklin'in eşi ABD başkanına, arama çalışmalarına yardım etmesi karşılığında oval ofiste hala kullanılan masayı hediye etti. Ancak Amerikalıların çalışmaları da fayda sağlamadı. İngiliz kibri burada kendi sonunu hazırladı. Alt ırk olarak gördükleri İnuitleri sorgulamaya dahi tenezzül etmediler ta ki Charles Hall'un küçük kara seferine kadar.Charles Hall yanına İnuit dilini bilen bir kaşif alarak yerli halktan bilgi toplamaya koyuldu. Yerli halktan hikayeleri dinlerken taşlar yerine oturmaya başladı. İlk olarak yardım beklemekten bıkan büyük bir grubun güneye Kanada'ya doğru yürüyüşe geçtiğini öğrendi. Ancak buldukları teknelerden anlaşıldığı üzere umutsuzluğa kapılan mürettebat gemiye geri dönmeye çalışmıştı. Birkaç İnuitin anlattığına göre geminin içinde yavaşça ölmeyi bekleyenler de olmuştu. Son temas, keşfin başlangıcından 6 yıl sonra gerçekleşti. Küçük bir grup, İnuitlerden çeşitli bilgi ve birtakım yardımlar aldıktan sonra güneye yürüyüşe geçti ve bir daha onları gören olmadı. İnuitlere bilgiler ve yardım karşılığında kılıcını sunan kişi HMS Erebus'un ikinci kaptanı James Fitzjames'di. Günümüze kadar çeşitli arkeolojik gezi ve kazılarla mürettebattan kalan eşya ve kalıntılar ortaya çıkarıldı. Son olarak 2014'te HMS Erebus ve 2016'da HMS Terror'ın bulunmasıyla Franklin'in kayıp seferi son buldu. Bu hikayenin anlatıldığı, Dan Simmons'ın aynı isimli kitabından uyarlanan AMC dizisi The Terror yüksek bir sanatsallık ve bize sunduğu mükemmel gerilim atmosferiyle konuya ilgi duyanların veya duymayanların keyifle izleyebileceği bir dizi. Eğer sıcak yaz günlerinde her manada titremek isteyenler varsa dizi izlemeye oldukça değer. Kaynak:">1  

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.